İcra kasasındaki paranın şikâyetçinin talebi üzerine verilen tedbir ara kararı ile alacaklıya ödenmemesi halinde, borçlu temerrüde düşmüş olduğundan, alacağına kavuşamayan alacaklının temerrüt faizi isteyebileceği- "Alacaklının alacağına kavuşamamasının ihtiyati tedbir kararının uygulanmasından kaynaklandığı, haczedilen paranın icra dosyasına girmiş olmasının İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu kadar TBK hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifa olduğu, haczedilmezlik şikâyetinde ihtiyati tedbir kararı alınmış ancak şikâyetin haklı bulunmayarak reddi üzerine icra hâkimince tazminata hükmedileceğine dair özel bir düzenleme de bulunmadığı, HMK 399'de tedbirin haksız çıkmış olmasının yaptırımı düzenlendiğine göre, bunun yerine yasal bir dayanağı bulunmaksızın tedbir nedeniyle paranın geç ödenmesinden dolayı temerrüt faizine hükmedilemeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
3. kişiye gönderilen birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin çıktığı KEP adresi hatalı olduğundan ve şikayetçi 3. kişi tarafından ikinci haciz ihbarnamesinin öğrenildiği tarihten önce öğrenildiğine dair dosyada delil de bulunmadığından şikayetin süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
Tüzel kişiliğe sahip anonim şirket şikayetçiye 89/1. haciz ihbarnamesinin posta yolu ile tebliğ tarihinde, anonim şirketin aktif elektronik tebligat adresinin bulunduğu nazara alındığında, posta yolu ile yapılan tebligatın yok hükmünde olduğu ve bu durumda, şikayetçiye usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir haciz ihbarnamesi bulunmadığından Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinin uygulanmayacağı- Şikayetçi üçüncü kişiye yöntemince tebliğ edilmiş 89/1. haciz ihbarnamesi bulunmadan ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin gönderilerek borçlu sıfatı ile takip dosyasına eklenmesinin yasaya aykırı olduğu-
İhtilaf konusu hükümde, mahkeme ilamında , İİK'nun 89/4. maddesi uyarınca tazminat isteği ile birlikte aynı Kanun'un 338. maddesi uyarınca cezalandırma isteminde bulunulmasına rağmen, mahkemece, İİK'nın 338. maddesi uyarınca cezalandırma talebi hakkında hüküm kurulmayarak CMK'nun 232/6. maddesine aykırı olarak tereddüt meydana getirildiği, açıklanan sebeplerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi ve açık istinaf sebebine rağmen istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği-
Şikayetçinin sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde ''borçlu ile müvekkili şirket arasında bir alacak-borç ilişkisinin mevcut olmadığı, ancak aylık işgaliye bedeli ödendiği, işgaliye bedeline Belediye Kanunu 15. maddesi ve İİK. 82. madde gereği haciz konulamayacağı hükmünün amir olduğu, müdürlükçe işgaliye bedellerinin haczedilebilir nitelikte olduğu kabul edilecekse bu durumun ivedilikle taraflarına bildirilmesinin'' belirtildiği görülmüş ise de itiraz dilekçesi bir bütün olarak ele alındığında haciz ihbarnamesine itiraz mahiyetinde olduğu, dilekçede herhangi bir borç kabulünün bulunmadığı, gerek dilekçe başlığında konu kısmında gerekse sonuç kısmında '' haciz ihbarnamesine itiraz'' edildiğinin defalarca ve açıkça belirtildiği dolayısıyla dilekçenin haciz ihbarnamesine itiraz niteliğinde olduğu görülmekle şikayetin kabulü ile 2. Haciz ihbarnamesinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 89. maddesinde düzenlenen 15 günlük sürenin, hak düşürücü süre olması nedeniyle taraflarca ileri sürülmemiş olsa dahi, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği- 15 günlük sürenin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Doğması muhtemel alacakları için İİK. 89 uyarınca haciz ihbarnamesi gönderilebileceği, bu alacakların haciz tezkeresi yazılması suretiyle haczinin mümkün olmadığı- İİK. 89’a göre düzenlenen ihbarnameyi alan üçüncü kişi bakanlık ile borçlu arasında süregelen ticari ilişki bulunduğu sabit olup, üçüncü kişi cevabında, "derdest alacak davası nedeniyle ileride alacak tahakkuk etmesi halinde şikayetçi haczinin de ilk haczi koyan icra müdürlüğüne bildirileceğini" belirttiğinden, şikayetçi tarafça paylaşıma konu bedel üzerine konulmuş geçerli bir haczin bulunduğunun kabulü ile sıra cetvelin ilişkin şikayetin incelenmesi gerektiği-
İİK.'nun 338. maddesine dayanan tazminat davasının iki yıllık yasal süre içerisinde açılmış olması nedeniyle mahkemenin 3 aylık yasal süre içerisinde şikayet hakkı kullanılmadığından bahisle şikayet hakkının düşürülmesine dair karar vermesinin isabetsiz olduğu- Mahkemece; tazminat davasının yasal sürede açıldığı hususu gözetilerek işin esasına girilerek inceleme yapılması gerektiği, 3. kişilerin, asıl borçlu şirkete, haciz ihbarnamelerinin tebliğ tarihleri itibariyle kesinleşmiş ve muaccel bir borçlarının bulunup bulunmadığının tespiti için taraflara ait tüm ticari defter ve belgeler ile 2012 yılına ait ticari defterlerle birlikte banka hesapları ve tarafların 2012 yılına ait defter kayıtlarını oluşturan defter ve belgelerin (Fatura, Çek, Hakediş, Teminat Mektubu, Avansla ödemeleri, Banka dekontları vb. evrakların) üzerinde karşılaştırmalı olarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp, 89/1. haciz ihbarnamelerinin tebliğ tarihleri itibariyle borçlunun 3. şahıslardan kesinleşmiş ve muaccel bir alacağının olup olmadığının net olarak tespit edilerek sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri yerine, yazılı şekilde şikayet hakkının düşürülmesine dair karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Dava dilekçesinde adı takip borçlusu olarak bildirilen kişinin gerekçeli karar başlığında sanık olarak gösterilmesinin hatalı olduğu-
Şikayetçi üçüncü kişinin tebliğ olunan üçüncü haciz ihbarnamesine en geç mahkemeye başvuru tarihinde muttali olduğundan bu öğrenme tarihine göre de yasal 7 günlük süreyi geçirmeden usulsüz tebliğ şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğundan, mahkemece " 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin, ıttıla tarihi olan... olarak düzeltilmesine, " karar verilmesi gerekirken, hükümde hangi haciz ihbarnamesi olduğu açıklanmadan hatalı tarihin belirlenmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, İİK 89/1. maddesine göre gönderilen haciz ihbarnamesinin 3. kişiye tebliği tarihi itibariyle, 3. kişinin icra dosyasının borçlusu olan şirkete kesinleşmiş ve muaccel bir borcu olup olmadığının tespiti amacıyla, her iki tarafın 2013 yılına ait defter kayıtlarını oluşturan defter ve belgelerin dava dosyasına celbi ile her iki tarafa ait defter ve belgeler ile varsa cari hesap ekstrelerinin, kesilen karşılıklı fatura ve ödeme belgelerinin üzerinde, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri de göz önüne alınarak karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, 3. kişiye ait ticari defterler incelenmeksizin düzenlenen ve yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verildiğinden, bu sebeple söz konusu ticari defterlerin temini için, defterlerin ibraz edilmesi hususunda taraflara HMK'nun 220/3.maddesi ve HMK'nun 222/5. maddesi ihtarını içeren meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliği ile sonucuna göre HMK'nun 222/5. maddesi gereğince bir karar verilmesi gerekeceği-