Çekişme konusu yapılan taşınmazda tüm paydaşları kapsayacak şekilde harici bir taksim ya da eylemli olarak fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının araştırılması gerektiği, böyle bir durumun bulunmadığının saptanması halinde davacı tarafın çekişmesiz olarak kullandığı bölüm olduğundan intifadan men olgusu oluşmadığı-
Merada kadim hak sahibi belirlenirken idari sınırlar esas alınmayacağından taşınmazın bulunduğu mevkiyi bilen ve taraf köylerle ilgisi bulunmayan yaşlı bilirkişiler araştırılarak sınırların tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği-
Davalı şahısların taşınmaza yönelik açılmış davası veya katılımı bulunmadığından ve aleyhlerine de hüküm kurulmadığından, kararı temyiz etmekte hukuki yararlarının olmadığı- Öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu- Tapu kaydı değişebilir sınırları içerdiğinden, yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamının belirlenmesi gerektiği ve asıl taşınmazın kapsamı orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı-
El atmanın önlenmesi istekli davaların doğrudan bu eylemi gerçekleştiren kişi ya da kişiler aleyhine açılabileceği ve davalı sıfatı yükleneceklerin komşu parsellerden birinin kayıt maliki olmalarının aranmayacağı-
Merada kadim hak sahibi belirlenirken idari sınırlar esas alınmayacağı ve mera ihtilafları kamu düzenini ve huzurunu bozan nitelikte ihtilaflar olduğundan sonuca ulaşırken hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde kapsamlı bir araştırma gerektiği-
Taşınmazlar miri arazi niteliğindeki arazilerden olup, kurulan vakıf da gayrisahih nitelikli vakıflardan olduğundan olayda 1858 tarihli Arazi Kanunnamesinin uygulanmasında, tapu kayıtlarının oluşum şekli itibariyle bir engel bulunmadığı- Arazi Kanunnamesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığını saptamak amacıyla, davacı ve müştereklerinin dayanaklarını oluşturan çiftlik tapu kayıtlarının hukuki değerlerini kaybedip kaybetmedikleri yönünden yapılacak değerlendirmenin her bir taşınmaz yönünden ayrı ayrı yapılması gerektiği- Çekişmeli taşınmazın öncesini tarım arazisi niteliğindeki yerlerden kabul etmek mümkün olmadığından karşı tarafın, olayda uygulanması mümkün olan Arazi Kanunnamesinin 20 . ve 78. maddeleri uyarınca, davacıların dayanaklarını oluşturan çiftlik tapu kayıtlarının lehlerine hukuki değerini kaybettiğini ispat edemedikleri- Çekişmeli taşınmazın davacı ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Kanun'un 20/C maddesi çerçevesinde miktar itibariyle kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/B maddesi uyarınca niza gününe kadar kayıt sahibinin kullanımı var ise tapu kaydına değer verilmesi, çekişmeli taşınmazın davacı ve müştereklerinin dayanağını oluşturan tapu kaydının 3402 sayılı Yasa'nın 20/B ve C maddelerindeki ilkelere göre belirlenecek olan kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılması halinde davalı tarafça sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresine göre davalı taraf adına edinme koşullarının değerlendirilmesi gerektiği-
Yüklenicinin ardılı konumundaki davalının kardeşinin haklarının yüklenicinin hakları ile sınırlı olduğu- Taşınmaz üzerinde yer alan blokta kat irtifakının kurulduğu, çekişme konusu mesken niteliğindeki bağımsız bölümün kat irtifakı tesisi suretiyle arsa sahibi davacı adına tescil edildiği, noterde düzenlenen ihtarname ile de davacıların davalıyı taşınmazı tahliye etmesi için ihtar ettikleri bilinerek, davacı kayıt maliki olup davalının kayıttan kaynaklanan bir hakkı olmadığı, sözleşme hükümlerine göre de, davalı veya yüklenicinin henüz ayın isteyebilecekleri seviyeye ulaşmayan yapı nedeniyle tasarruflarının haklı ve geçerli olduğu söylenemeyeceği-
Birbirinden farklı bir kaç tane kadastro haritası bulunduğundan çekişmeli taşınmazın konumunun her bir haritada ayrı ayrı renklerle işaretlenmesi, tahdit içinde kalan bölümün kesin olarak belirlenmesi gerektiği-
13/07/1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritalarının, sınır dışında kalan taşınmazların niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalacağı- İlk kadastrosunun yapıldığı sırada taşınmazın hukuken nitelik tespiti önemli olduğundan 1945 yılından öncesini gösteren, yöreye ait en eski tarihli memleket haritasının incelenmesi gerektiği- 1958 yılındaki genel kadastrodan itibaren özel mülk olarak tapuda kayıtlı bir yerin bu tarihten sonra çevreden tohumlama yolu gibi bir yöntemle kamu malı sayılamayacağı-
E.tma davasının, niteliği itibariyle ölüm ile mirasçılara intikal edebilen davalardan olduğu- Davalının savunması üzerinde durularak, taraflar arasında belirtildiği şekilde bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, çekişmeye konu yerleri davacının tasarruf etmesine karşılık, davalının savunmasında bildirdiği taşınmazları davalıların kullanıp kullanmadığı, öte yandan, dava konusu taşınmazlardaki davacıların paylarının, davacıların rızası ile eş veya herhangi bir akrabalarının tasarruf edip etmediği araştırılmadan karar verilemeyeceği-