Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkiyi görev ilişkisi haline getiren kanun değişikliğinin 01.07.2012 tarihinden sonra açılan davalarda uygulanacağı- 1163 s. Koop. Kanunu'nun 99.  maddesi uyarınca her iki davalı bakımından da ticari dava niteliğini haiz davaya 6102 s. TTK. mad. 5/1 uyarınca davanın değerine bakılmaksızın ticaret mahkemesince görülmesi gerekeceği- Kooperatif ile üyesi ve üye ile üye arasındaki davanın kooperatifin muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekeceği-Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında 6100 sayılı HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamanın tarafların, hukuki vasıflandırmanın hakimin görevi olduğu (HMK. mad. 33)- Borçlusu hakkında yaptığı icra takibinde, üçüncü şahıs olan davalı arsa sahiplerinin birinci haciz ihbarnamesine yaptığı itirazın doğru olmadığını ileri sürerek, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi davasında arsa sahiplerinin imalat bedeli nedeniyle takip borçlusuna borçlu oldukları iddiasıyla tazminat istemiyle açılan davanın İİK. mad.89/IV'de yer alan tazminat davası niteliğinde olduğu ve bu dava icra mahkemesince görüleceğinden, asliye hukuk mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği (HMK. mad 114/1-c; 115/2)-
Şikayetçinin şikayet olunan Mal Müdürlüğü'ne yönelik şikayeti, Mal Müdürlüğü'nün alacağının satış tarihi itibariyle hesaplanması gerektiğine yani, takip hukuku hükümlerine (İİK 138. md.) aykırı hareket etmesi sonucunu doğuran nedenlere dayalı olup, alacağın doğumuna ve gerçek miktarına yönelik olmadığı-
Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartlarından olduğu, dava şartı noksanlığı tespit edilirse davanın ''görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine'' karar verilmesi olarak değil de davanın usulden reddedilmesine karar verilmesi gerektiği-
Gider avansı yatırılmayan durumlarda mahkemece, ilgili tarafa süre verilirken, avansın hangi giderler için ne miktarda olduğu gider avansını oluşturan harç, tebligat gibi gider gerektiren unsurlar kalem kalem açıklanmalı, dava şartına verilen kesin sürede avansın yatırılmamasının sonuçları ilgili taraf veya vekiline anlatılmalı, ayrıca yapılan bu işlemler duruşma zaptına açıkça yazılması gerektiği-
"Davalı lehine düzenlenen üst sınır ipoteği ile ilgili akit tablosunda "0" olarak gösterilen faiz oranına aykırı olarak asıl alacağa faiz eklenerek ve üst sınır ipotek limiti aşılarak, davalıya pay ayrıldığı" iddiasına dayalı itirazın alacağın doğumuna ve esasına yönelik olmadığı- İpoteğin bir üst limit ipoteği olup olmadığını belirlemenin icra mahkemesinin görevine girdiği-
İşçinin çalıştığı sırada gerçek işverenin tespitinin, Anayasal sendikal haklarının kullanılması açsından da büyük önemi bulunduğu, işçinin gerçek işverenin kim olduğunun saptanması ile işkolunun buna göre belirleneceği, sendika üyeliğinin buna göre gerçekleşebilecek ve toplu iş hukukuna dayanan hakların bu şekilde kullanılabileceği- İşçinin çalıştığı sırada açabileceği davada alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespitini istemesinin, vazgeçilmesi mümkün olmayan sosyal güvenlik haklarını da ilgilendirdiği, yapılacak tespite göre gerçek işveren tarafından işçinin sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi gerekeceği ve bu konuda yaptırımların muhatabının gerçek işveren olduğu- İş ilişkisinin sona ermesinin ardından açılacak tespit davasında hukuki menfaatin bulunmadığı ve eda davası açılması gerektiği sonucuna ulaşılmasının mümkün olduğu, ancak çalışan alt işveren işçisinin alt işverenlik sözleşmesinin muvazaaya dayandığını ileri sürmesi ve bu yönde bir tespit isteğinde bulunması korunmaya değer çok önemli hukuki menfaatler içerdiği, davanın salt davalı Bakanlık aleyhine açılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığı, davacılar vekilinin, alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığını ve gerçek işverenin davalı Bakanlık olduğunu ileri sürdüğüne göre davanın Bakanlık aleyhine açılmasının kendi içinde tutarlı olduğu, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesinin hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerektiği-
Açılmış olan bir davada dahili dava yoluyla üçüncü kişiye husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı-
Tedavi gideri alacağı davası açan davacının, memur statüsünde bulunduğu anlaşıldığından; sosyal güvenlik kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin idari yargı yeri olduğu-
HMK.'nun gerek 115 ve gerekse 119. maddelerde verilen kesin sürenin bir haftalık süre olduğu, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağı; davacı tarafından mahkemeye verilen yazının usulüne uygun dava dilekçesi niteliğinde olmadığı, yasada belirtilen hususları içermediği gibi hakim tarafından davacıya eksikliklerin tamamlanması için kesin süre de verilmediği anlaşılmasına rağmen gerçekleşen bu durum karşısında mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan ve davacıya eksikliklerin tamamlanması için kesin süre verilmeden davanın kabulüne karar verilemeyeceği - TMK.'nun 309.maddesi uyarınca, "evlat edinmede küçüğün ana ve babasının rızasının gerektiği"-