Mahkemece toplam 200 TL eksik gider avansının duruşma tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde mahkeme veznesine yatırması için davacıya 2 haftalık kesin süre verildiği, süresinde söz konusu paranın yatırılmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, 200-TL'nin Adalet Bakanlığı'nca çıkarılan gider avansı yönetmeliği uyarınca neleri kapsadığı açıkça yazılmadığından, usulüne uygun verilmiş bir süreden bahsedilemeyeceği, bu nedenle davanın usulden reddi kararının doğru olmadığı-
İtirazın iptali davasında "...davanın usulden reddine..." şeklinde gerekçe oluşturulup '... mahkeme yetkisiz olmakla talebin usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetkili ... Mahkemesine gönderilmesine" şeklinde hüküm kurulmasının çelişki oluşturacağı-
İtirazın iptali davası açıldıktan sonra menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar yoksa da, itirazın iptali davası açılmadan önce borçlunun aleyhine girişilen icra takibi nedeniyle İİK'nun 72. maddesine dayanarak menfi tespit davası açmasında hukuki yararın bulunduğu, ödeme emrine itiraz süresinin geçip geçmemesi ve dolayısıyla takibin kesinleşip kesinleşmemesinin hukuki yarar bakımından sonucu etkilemeyeceği-
Sıra cetveli yapılırken güncel alacak miktarının göz önünde bulundurulması gerektiğini ileri süren davacının bu yöndeki itirazının esas itibariyle takip hukuk hükümlerine aykırı hareket edildiğine ilişkin olduğu, bu bakımdan davaya bakma görevinin icra mahkemesine ait bulunduğu anlaşıldığına göre mahkemece mahkemenin görevsizliği yerine dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının hapis hakkından kaynaklanan alacağının rüçhanlı olduğu iddiasına dayalı olarak sıra cetveline itirazlarının, alacağın doğumuna (esasına) ve gerçek miktarına yönelik olmayıp, sıraya yönelik olduğu, bu durumda mahkemece, İİK'nın 142/son maddesi uyarınca İcra Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gerekçesiyle karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddi gerekeceği-
İtirazın iptali davası açıldıktan sonra aynı hukuki sebebe dayanarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Davalının itiraz süresi geçtikten sonra itiraz etmiş olması sebebiyle takibin kesinleştiği, davacının kesinleşen takibe devam ederek alacağını tahsil edebileceği, itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK dönemdeki uygulamaya uygun şekilde gerekçede "görevsizlik kararı", hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi doğru olmamış ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca değişik gerekçeyle ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi hükümlerine dayalı olarak davalı kurumca davacı şirketin hak edişlerinden yapılan kesintinin tahsili istemine ilişkin davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi "İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu'na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur." hükmünü haiz olup, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunmaması ve davanın taraflar arasındaki 09.12.2009 tarihli hizmet sözleşmeden kaynaklanması nedeniyle, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin 15.05.2008 tarih 5763 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değişik 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 81/1-ı bent hükmü çerçevesinde yorumlanması suretiyle çözümlenmesi gerektiğinden, tacir olan taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili görevli mahkeme, Ticaret Mahkemesi olduğundan, uyuşmazlığın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-