İhale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük, malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği-
5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi, 6183 sayılı Kanun’un 99. maddesine göre daha özel bir düzenleme olup, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinin 16. fıkrası uyarınca prim ve diğer alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Kanun uyarınca yaptığı icra takipleri nedeniyle gerçekleştirilen taşınmaz ihalelerinin feshine ilişkin şikayetler hakkında da aynı maddenin 19. fıkrası hükmünün uygulanması gerekeceği, bu durumda uyuşmazlığın çözümünde, alacaklı birimin bulunduğu yer İş Mahkemesi görevli ve yetkili olduğundan, İcra Mahkemesince; dava şartları arasında yer alan mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine, 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesini müteakip 2 hafta içerisinde talepte bulunulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Harcın yatırılmamasının yaptırımının, " ...davanın açılmamış sayılması," harç yatırılmakla birlikte teminatın yatırılmamasının yaptırımının ise "...davanın dava şartı noksanlığından usulden reddi" olduğu- Mahkemece, icra takibinde ipotek veren olup, kendi taşınmazı dışındaki bir başka taşınmazın ihalesinin feshini isteyen şikayetçiye öncelikle nispi harç ve akabinde ihale bedelinin % 5' i oranında teminat yatırtılmadan yargılama yapılmasının hatalı olduğu-
Uğranıldığı iddia olunan banka zararının tahsili isteminde yetkili mahkeme (İş Mahkemeleri Kanunu m. 5, 15; HMK 7, 16)- İş Mahkemeleri Kanunu m. 5'deki seçimlik hak gereği, davacının davasını ister "dava olunanın ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde", isterse "işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili olan mahkemede" açabileceği- Davalının birden fazla olması hâlinde, dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin bulunması halinde davaya o yer mahkemesinde bakılacağı, ancak söz konusu ortak yetkili mahkemenin iş mahkemesinin yetkisinin tespitinde uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, 5. maddedeki yetki kurallarının HMKdaki yetki kurallarına göre özel nitelikte hükümler olduğu- "İş Mahkemeleri Kanunu m. 5'de birden fazla davalının bulunması hâlinde yetkili mahkemenin düzenlenmediği, İş Mahkemeleri Kanunu'nda bu konuda hüküm bulunmadığından uygulanması gereken HMK 7 gereğince davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin yetkisinin kesin olduğundan, davalılar yönünden ortak yetkili mahkemenin tespitine ilişkin direnme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
(Covid 19 salgını sonrası 12. HD. görüş değişikliği)- İhale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise, malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği- Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olduğundan, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olmasının her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamayacağı-
Somut olayda genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde alacaklı takip talebinde borçlu olarak gösterilen adi ortaklık yanında davalı ...'in ismi de belirtilmiş olup diğer ortak olan ... ...'den de "ortağı" ifadesiyle bahsedildiği; davalı ... ... de her iki ödeme emrinin tebliğine itiraz ederek husumetin kendisine yöneltildiğini kabul ettiğinden tirazın iptali davasında da adi ortaklığın tüm ortaklarının yargılamaya katılımları sağlandığına göre husumetin adi ortaklığın her iki ortağına da yöneltildiği kabul edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının davalı-karşı davacı şirketin kuruluşundan itibaren diğer ortakla birlikte müdür olacağı inancıyla şirketin kurucu ortağı olduğu, buna karşın davacı-karşı davalının rızası dışında, müdürlüğüne dayanak ana sözleşme düzenlemesinin değiştirilmesi ile davacı-karşı davalının kurucu ortak olma yönündeki iradesinin temel gerekçesinin ortadan kalktığı, şirketin her iki ortağının da geçinemediği, davalı-karşı davacı şirketin kuruluşundan itibaren ortaklar arasında çekişme olduğu, dava dışı diğer ortak tarafından davacı-karşı davalıya hakaret edildiği, bu anlamda davacı-karşı davalı yönünden davalı-karşı davacı şirketteki ortaklık ilişkisinin çekilmez hâle geldiği belirlendiğinden, davacının asıl davada ileri sürdüğü çıkma talebinin haklı nedenlere dayandığının belirlenmesi ve bu haklı nedenlerin ispat edilmiş olması karşısında davacı-karşı davalının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkma koşullarının gerçekleştiğinden çıkma talebinin kabulü ile çıkma payı bakımından yapılacak değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- TTK. m. 621'de önemli kararların alınması sırasında "temsil edilen" ibaresi kullanılmış olup 620'den farklı olarak "toplantıda temsil edilen" ibaresinin bilinçli olarak kullanılmadığı- Limited şirketi, ortak sayısının 20'den az olduğu durumda şahıs şirketi özelliklerine yaklaşacak olması nazara alındığında iki ortaklı limited şirkette her iki ortağın da aynı yönde oy kullanmaması durumunda önemli kararlardan sayılan ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için genel kurul kararı bakımından öngörülen ağırlaştırılmış nisabın oluşmasının mümkün olmadığı, tek ortak ile diğer ortak aleyhine alınan bu nitelikteki bir kararın yok hükmünde olacağı- Şirket ortağının şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusundaki genel kurul kararlarının temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabileceği (TTK. m. 621)- İki ortaklı davalı-karşı davacı şirket ortaklardan sadece birinin iştiraki ile toplanan genel kurulda kanunda aranan nitelikte çoğunluğun sağlanamayacak olması karşısında, genel kurul kararı yok hükmünde olduğundan, davada eksik olan özel dava şartının ikmal edildiğinin söylenemeyeceği ve karşı davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği (HMK. m. 115/2)-
Dava konusu eser sözleşmesine ilişkin ayıp iddiasına ilişkin uyuşmazlığın Arabuluculuk dosyasında "anlaşmayla" sonlandığı, ilam niteliğindeki anlaşma belgesini hükümleri doğrultusunda taraflar arasında başka bir ihtilafın kalmadığı, böylelikle uyuşmazlık konusu mezkur kazanın arabuluculuk faaliyeti ile sonlandırılmış olduğu ve Arabuluculuk Kanunu mad. 18/5 gereğince yeniden dava açılmasının mümkün olmadığı, davanın açılmasında hukuki yarar dava şartının bulunmadığı-
Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- ... Asliye Ticaret Mahkemesince, mahkemenin kurulup faaliyete geçtiği 01.09.2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına ... Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) devam edilmesi gerektiği- "Dava tarihinde Alanya'da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, TTK 5/4 gereğince ticarî nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, ancak yargılama sırasında Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07.07.2021 tarihli ve 608 s. kararı ile Alanya'da 01.09.2021 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemesinin kurulup faaliyetine başladığı ve uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerektiği, bu hususun, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartı olduğu- Banka tarafından tüm hukuki yollar tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılmasının dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceği (BAM Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi istemi)-