Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki dahi tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerektiği-
Adli yardım talebinin reddi halinde davaya devam olunabilmesi harcın tamamlanması yoluna gidileceği-
Mal rejiminin tasfiyesinin boşanma davasının feri niteliğinde olmaması, protokolde, duruşmada alınan beyanlarda ve hükümde dava konusu taşınmaza yönelik bir düzenleme yapılmamış olması, ayrıca davacının mal rejiminden kaynaklı başkaca bir hak talebi olmadığına veyahut feragat edildiğine yönelik bir beyanının da bulunmaması karşısında, dava konusu taşınmazın anlaşmalı boşanma davasında yapılan tasfiyeye dahil edildiği kabul edilemeyeceği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi uyarınca, uygulama kadastrosunun, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi amacına yönelik olduğu- Uygulama kadastrosuna ilişkin ihtilaflarda da paydaşlardan birisinin payı oranında işlemin doğruluğunun denetlenmesini istemesinin davanın niteliği gereği mümkün bulunmadığı- TMK 693/3 uyarınca, her bir paydaşın diğer paydaşları temsilen uygulama kadastrosuna ilişkin dava açabileceği-
Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
Arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olmasının davanın usulden reddini gerektirdiği- Davacı tarafından verilen görevsizlik kararı kesinleşmeden arabulucuya başvurulduğu ve son tutanağın bir örneğinin görevli asliye ticaret mahkemesinde davanın açıldığı tarihten önce dosyaya sunulduğu anlaşılmakla, dosyaya sunulu bu tutanağın ilk dava açılmasından önce sunulması gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mirasçılıktan çıkarma isteğine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görüleceği-
Yabancı mahkeme tarafından verilmiş olan eda hükmünün tanıma ve tenfizine karar verildiğine ve artık bu hükmün Türkiye de icra edilebilir bir hüküm niteliğinde olduğu- Tanıma ve tenfizine karar verilen yabancı mahkeme kararı kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğuracağı- Birikmiş nafaka alacağının belirlendiği tespit hükmü niteliğinde bir yabancı mahkeme kararına yönelik tanıma ve tenfiz isteminde davacının hukuki yararı bulunmadığı-
Adi ortaklıkta takibin tüm ortaklar tarafından başlatılması gerektiği, iş ortaklığının pilot ortağın ve ortaklığı her konuda temsile tam yetkili şirktetin de tek başına takip açamayacağı-
Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması hususunun bir dava şartı olduğu- Dava şartı noksanlığının yargılamanın her aşamasında Mahkemelerce re’sen gözetileceği- Somut olayda; davacı şirket vekilinin davada vekalet ehliyetine sahip olup olmadığı araştırılmak suretiyle, dava şartının bulunup bulunmadığının tereddütsüz belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-