Dava; Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, dava konusu parselin, ham toprak niteliğinde Hazine adına tesciline karar verildiğine göre, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekeceği-
Dava, TMK’nun 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine dayanılarak malik sıfatıyla davasız ve aralıksız en az yirmi yıl süreyle zilyetliğe dayanılarak açılmış, tapu kaydının iptali ile tescil isteğine ilişkin olup, kadastro tespit tarihi olan 05.09.2001 tarihinden geriye doğru yirmi yıl içinde, diğeri daha eski tarihli (1971-1981 tarihleri arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının getirtilerek, aynı tarihler arasında düzenlenmiş fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise İl Kadastro Müdürlüğü’nden istenerek dosyaya eklenmesi, yeniden yapılacak keşifte konunun uzmanı jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi aracılığıyla hava fotoğraflarıyla istenen paftaların araziye uygulanması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre dava konusu taşınmaz ve çevresinin kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil davasında, tapu kaydının doğu sınırının ''hali'' göstermesi nedeniyle bu sınırdaki komşu parsellere ait tapu kayıtlarının getirtilerek çekişmeli taşınmazı hangi yönde ve nitelikte gösterdiğinin saptanması, komşu taşınmazların dağıtıma tabi tutulup tutulmadığı, dağıtıma tabi tutulmuş ise sabit olmayan sınırın yönü itibarıyla sabit sınır haline gelip gelmediğinin üzerinde durulması, taşınmazın kadastro sırasında uygulanan tapu kaydının kapsamı dışında kalıp kalmadığının belirlenmesi, kapsam dışında kalması halinde zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması gerekeceği-
Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, Hukuk Mahkemelerinde, tarafların yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmesi gerekeceği-
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak Yasa'nın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davası kural olarak kabul edilemeyeceği; bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanunu'na tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre hakimin, Medeni Kanun'un 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği-
17.3.2011 tarihinden önce açılmış bulunan davalar bakımından maliki 20 yıl önce ölmüş ve o tarihten dava tarihine veya kayıt maliki adına bulunan tapu kaydının intikal gördüğü tarihe kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür davalar bakımından kazanılmış (müktesep) hakkın kabulünün gerekeceği-
Taraflar arasında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı başka bir mal rejimini seçtikleri ileri sürülmediğinden anılan tarihten boşanma davasının açıldığı 12.12.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olması gerekeceği-
Dava, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkin olup, dava konusu taşınmaz kısımlarının kadastro çalışmaları sırasında yol olarak tespit dışı bırakıldığı, bunların tapuya tescilinin sağlanmasının beklenip tapu kaydı oluştuktan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tapu kaydı iptal edildikten sonra kamu yararı söz konusu olduğundan taşınmazın kıyı olarak terkinine karar verilmemiş olması yanlış ise de yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasına tapu kaydının iptaline cümlesinden sonra gelmek üzere "...kamunun istifadesine açık kıyı olarak terkinine ..." sözcük dizisinin eklenmesi gerekeceği-
TMK'nun 713/2.maddesine dayalı olarak açılan davalarda, davanın öncelikle kayıt malikine, ölü ise mirasçılarına yöneltilmesi; bu kişilerinde tespit edilememesi durumunda, gerek tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması ve gerekse TMK'nun 501.maddesi hükmü uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazine aleyhine yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekli olup kayıt malikine kayyım atanması suretiyle yargılamaya devam olunmasının da mümkün olmayacağı-