Kural olarak kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan bir yer için tespit öncesi zilyetlik hukuksal nedenine dayanılması halinde tespit dışı bırakılma tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar makul sürenin kaçırılmaması gerekip; tespit sonrası imar-ihya ve zilyetlik nedenlerine dayalı tescil isteklerinde ise, tespit dışı bırakıldığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar, öncelikle imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren yirmi yıllık sürenin aralıksız-çekişmesiz davacı yararına gerçekleşmesinin zorunlu olması gerekeceği-
HMK'nun 33. maddesi (HUMK.nun 74 ve 76 maddeleri) uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme hakime ait olduğundan, Mahkemece, davanın TMK'nun 724. maddesi uyarınca temliken tescil olarak nitelendirilmesi, bu hukuki niteleme doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulmaması gerekeceği-
Miras payının devrine konu sözleşmelerin, ayni hakkı (mülkiyet) içerdiğinden zamanaşımına tabi olmaması gerekeceği-
Kural olarak; TMK'nun 640/2 ve 702/2. maddelerine göre; miras bırakanın beyan edilen ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olup, TMK'nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranması gerekeceği-
Davacıların, dava konusu taşınmazların babalarının zilyetliğinde iken kendilerine intikal ettiğini bildirmiş olmaları ve 08.06.2010 tarihli keşifte taşınmaz başında dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları tarafından bu husus doğrulanmış bulunması nedeniyle çekişmeli taşınmazın, babalarından davacılara devir şekli (taksim, bağış, satış vs.) üzerinde durulması gerekeceği-
Aynı koşullar altında, malik tapu kütüğünde anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş yada hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamını veya bölünmesine sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebileceği-
Davacılar vekilinin “malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması” nedenine dayanarak iptal ve tescil isteğine göre, Kanun'un açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olması olup, genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekeceği-
Taraf ehliyeti, başka bir deyişle davada taraf olabilme niza konusu hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyeti olup, somut olayda dava, nizalı taşınmazın bir kısım paydaşlarına ilişkin paylara yöneltilmediği, taşınmazın bir bölümünün iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğu için, uyuşmazlık konusu taşınmazın tüm paydaşlarına yöneltilmesi gerekeceği-
6100 sayılı HMK'nun 303. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise, bir davanın diğer bir davada kesin hüküm teşkil etmesi için taraflarının aynı olması, dava sebeplerinin ve dava konusunun aynı olması gerekip, ilk davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda, aynı taraflar arasında aynı hukuki sebeple ve aynı konuda ikinci açılan davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin gerekeceği-