Miras payının devrine konu sözleşmelerin, ayni hakkı (mülkiyet) içerdiğinden zamanaşımına tabi olmaması gerekeceği-
Kural olarak; TMK'nun 640/2 ve 702/2. maddelerine göre; miras bırakanın beyan edilen ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olup, TMK'nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranması gerekeceği-
Davacıların, dava konusu taşınmazların babalarının zilyetliğinde iken kendilerine intikal ettiğini bildirmiş olmaları ve 08.06.2010 tarihli keşifte taşınmaz başında dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları tarafından bu husus doğrulanmış bulunması nedeniyle çekişmeli taşınmazın, babalarından davacılara devir şekli (taksim, bağış, satış vs.) üzerinde durulması gerekeceği-
Aynı koşullar altında, malik tapu kütüğünde anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş yada hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamını veya bölünmesine sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebileceği-
Davacılar vekilinin “malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması” nedenine dayanarak iptal ve tescil isteğine göre, Kanun'un açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olması olup, genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekeceği-
Taraf ehliyeti, başka bir deyişle davada taraf olabilme niza konusu hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyeti olup, somut olayda dava, nizalı taşınmazın bir kısım paydaşlarına ilişkin paylara yöneltilmediği, taşınmazın bir bölümünün iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğu için, uyuşmazlık konusu taşınmazın tüm paydaşlarına yöneltilmesi gerekeceği-
6100 sayılı HMK'nun 303. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise, bir davanın diğer bir davada kesin hüküm teşkil etmesi için taraflarının aynı olması, dava sebeplerinin ve dava konusunun aynı olması gerekip, ilk davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda, aynı taraflar arasında aynı hukuki sebeple ve aynı konuda ikinci açılan davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin gerekeceği-
19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden (6100 sayılı HMK'nun 323/1-a maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sayılan celse, karar ve ilam harçlarından) ve vekalet ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı-
Tapu iptali ve tescil davalarında kural olarak; davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölmüşse mirasçılarına yöneltilerek açılması gerekip, ölü kayıt malikinin hasımlı (hasım Hazine olacak) veraset belgesinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, veraset belgesi alındığında davanın mirasçılarına yöneltilmesi, kayıt maliki O. hiç mirasçı bırakmadan ölmüş ise bu durumda TMK'nın 501. maddesi gözetilerek davalı Hazine'nin hukuki durumunun değerlendirilmesi, mahkemece davaya katılması sağlanan Belediyenin davada pasif husumet ehliyeti bulunmadığından buna karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kural olarak, iptal ve tescil davalarında kayıt maliki olan tüm kişiler aleyhine, kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına husumet yöneltilmesi gerekeceği-