Davaya konu Suyakanmış H. Binti A. Vakfı'na ait 917 tarihli vakfiyede, tevliyetin kız erkek ayrımı yapılmadan batın şartı (yani ön batında vakıf evladı varken sonraki batında bulunan evladın hak sahibi olamaması kuralı) ile evlada bırakıldığı, dosyada bulunan nüfus kayıtlarından son mütevelli Ruhi C. ile davacının amcası C. ve halası Ü.'nün sağ oldukları, son mütevellinin tek başına oğlu adına tevliyetten feragat etmesinin yeterli olmadığı anlaşıldığından, davacının tevliyetin tespitine ilişkin davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün doğru olmadığı-
5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanuna göre, Kamu Kurum ve Kuruluşları" vakfa üye olamayacaklarından, buna aykırı olarak davaya konu Akdeniz Kıyı Vakfı'na ait senedin 5. maddesinde kamu kurum ve kuruluşlarının vakfa üye yapılabileceğine dair değişikliğin de tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacılar A. A. ve S. A. 25.02.2010 tarihli karar oturumunda imzalı beyanları ile davada sadece vakıf evladı ve gaileye müstehak olduklarının tespitini istediklerini, bunun dışında başkaca bir taleplerinin olmadığını belirttikleri halde, her iki davacının da gaile yanında tevliyete ehil vakıf evladı olduklarının tespitine de karar verilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Vakfın kuruluş senedinin noter yevmiye numarası 17565 olduğu halde kararda 19160 olarak gösterilmesi ve kuruluş senedinde daha önce yapılmış olan değişikliklerin de dikkate alınmaması doğru değil ise de, bu yanılgıların giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Vakfedilen taşınmaz malların vakıf tüzel kişiliği adına tescil edilmesinin tapu idaresine bildirilmesine karar verilmemiş olması doğru değil ise de; bu eksikliğin giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Hüküm fıkrasında, tesciline karar verilen noter senedinin tarihinin yanlış yazılması ve vakfın ilk kuruluş senedinin yeniden tescili şeklinde karar verilmesi doğru değil ise de, bu yanılgıların düzeltilmesinin tekrar yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Mahkeme her ne kadar davacı vekili bankaya bloke edilen ihtilafsız bedelin dava tarihindeki rayiç değeri ile uğranılan zararın tespiti ile bu miktarın ödenmesini talep etmiş ise de, mahkemece yapılması gereken işin, davacı taraf adına bloke edilen kamulaştırma bedelinin kamulaştırma işleminin kesinleştiği tarihe kadar (Antalya İdare Mahkemesinde açılan kamulaştırma işleminin iptaline ilişkin talebin reddine dair kararın kesinleştiği tarih) yasal faizi, bu tarihten sonrası için ise Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen faizi uygulamak suretiyle davacının alacak miktarını tespit etmek ve buna göre hüküm kurmak olduğu-
5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 76. maddesi gereğince, gaile fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine ilişkin davalarda, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kanuni hasım olması sebebiyle davanın kabulü halinde harç yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığı halde sorumlu tutulduğu anlaşıldığından davalının karar düzeltme isteminin bu nedenle kabulüne karar verilmesi gerektiği, belirtilen yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Somut olayda dava dilekçesinde de belirtildiği gibi görevden alınmaya ilişkin olarak vakıf yöneticilerinin vakfın amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda yeterli derecede faaliyette bulunmadıkları iddiasının ileri sürüldüğü, bu iddianın Tüzüğün 23. maddesinin birinci bendinin (g) fıkrası kapsamına girmediği, zira vakfın amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda yeterli derecede faaliyette bulunmamasının vakfın gelirinin azlığından kaynaklandığı, gelir arttığında amaca yönelik harcama ve faaliyetlerinin de arttığı anlaşıldığından; mahkemece davalılar ... yönünden sübut bulmayan davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-