“Takibe konu senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı” gerekçesi ile davanın kabulü gerekeceği, davalının “imzanın davacıya ait olmadığını” öğrenmesine rağmen takibe devam ettiği, dolayısıyla da “takibinde kötü niyetli olduğu” gerekçesiyle de davalının %20 oranında kötü niyet tazminatından sorumlu olacağı -
Yargıtay incelemesiyle takip ve dava konusu senedin ‘’teminat senedi’’ olduğunun kesinleşmesi ve icra takibinin “borcun ödenmesi veya davacının davalılara borçlu olmadığı” gerekçesiyle değil de, “takip konusu bononun kambiyo senedi niteliği taşımaması” (İİK. mad.170/a) nedeniyle iptal edilmesi halinde, davacının davalı şirkete halen daha borçlu olması karşısında, davacının sunduğu delillerle oluşan bir maddi zararının tespit edilemediğinden ve son hamil davalı tarafından yapılan icra işlemleri haksız yön taşımadığından, BK. mad. 49 (şimdi; TBK. mad. 58) anlamında davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin haklı bulunmadığı-
Takipten sonraki işlemlerin kötü niyet tazminatına etkili olmaması sebebiyle, menfi tesbit davasının kabulüne karar verilmesi halinde ayrıca davalı aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği-
Senet bedelini 3.kişiden tahsil edip alacağını, senet bedelini tahsil ettiği kişiye temlik eden davalının “bu sebeple davacıdan alacağı kalmadığını” beyan etmişse de, bu beyanın diğer davalı tarafından bilinip bilinmediğinin araştırılmasının gerekeceği-
Davacı borçlunun aleyhindeki itirazın iptali davasında borçlu olmadığı yolundaki savunmalarını ileri sürebilmesi mümkün olduğundan itirazın iptali davası açıldıktan sonra aynı konuda menfi tespit davası açmasında hukuki yararın bulunmayacağı, mahkemece dava şartlarından sayılan hukuki yararın resen gözetilmeksizin işin esasına girerek karar vermesinin bozmayı-
Menfi tespit davasında yetkili mahkemenin; icra takibinin yapıldığı yer ya da davalının ikametgahındaki mahkemenin olduğu-
Davacının davalı banka lehine tesis edilen ipoteklerden dolayı sorumlu olduğu miktarın tespiti için çeşitli tarihlerde bilirkişi incelemeleri yaptırılıp son rapora göre hüküm kurulmuştur; oysaki, daha önce alınan raporlar ile son rapor arasında çelişki olduğu görüldüğünden mahkemece raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek için, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek sureti ile uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerekeceği-
Bonodaki imzanın inkarına karşı yapılan Adli Tıp Kurumu incelemesi neticesinde, bonodaki imzanın borçluya ait olduğunun tespiti sonucunda “davanın reddine” dair kararda isabetsizlik bulunmadığı-