İİK’nun 89.maddesine göre açılmış bir menfi tespit davasında, davacının davayı açmakla davalı takip borçlusuna borcu olmadığını iddia ettiğinden mahkemece, davacının takip borçlusuna haciz ihbarnamesinde belirtilen borcu bulunmadığını ispat olanağı tanınarak, taraf delilleri toplanarak, gerektiğinde ticari defter ve kayıtlar, hak edişler ve tarihleri incelenmek suretiyle konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve bunların sonucunda uygun bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının, davalının senede dayalı olarak takibe geçtiğini oysaki kendisinin demans teşhisi ile vesayet altına alındığını, davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ederek açtığı davada, mahkemece dava konusu 14/03/2007 tanzim tarihli senedin düzenleme tarihi itibari ile davacının fiil ehliyetine haiz olduğunun Adli Tıp raporu ile tespit edilmesi üzerine davacının senet tanzim tarihinden sonra vesayet altına alındığı anlaşılarak, davacının iddiasını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
İcra dairelerinin yaptıkları hesaplama sonucunda borçludan fazla para tahsil ettiğinin anlaşılması halinde -İİK. m. 361 uyarınca- ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek kalmaksızın alacaklıya ödedikleri parayı alacaklıdan geri alarak borçluya geri vermekle yükümlü olduklarından borçlu tarafından bu konuda açılacak geri alma davasının "hukuki yarar yokluğu" nedeniyle reddedilmesi gerekeceği-
Bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilebileceği-
“Ayıplı teslim edilen ilk ürünlerin yerine, davalı tarafından değiştirilerek yeniden teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğu ve kanuna ve usule uygun düzenlenmiş bir ayıp ihbarının bulunduğu”nun davacı tarafından kanıtlanması gerekeceği-
İİK.'nun 72/IV maddesi uyarınca olumsuz tespit davasının reddi halinde talebi olmasa dahi davalı yararına mahkemede re'sen tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Senetlerde bir cironun ‘’tahsil cirosu’’ olabilmesi için ‘’bedeli tahsil içindir’’, “kabız içindir’’ vekaleten’’ gibi ibareleri ihtiva etmesi gerekeceğinden ,somut olayda dava konusu bonoda belirtilen ibareler bulunmadığından,cironun “temlik cirosu” olduğunun kabulü ile sahtecilik def’inin mutlak def’i niteliğinde olması sebebiyle herkese karşı ileri sürülebileceğinden, tahsil cirosu ile senedi elinde bulunduran davalı banka lehine verilen kararın bozulmasına isabetli sayılamayacağı-
Davacı tarafın “takibe konu senedin meydana gelen trafik kazasının zararlarına karşılık verildiği ve zararın da sigorta şirketince karşılandığı”na dair iddialarını, yazılı ve kesin delille ispatlaması gerekeceği-
İİK.’ nun 72/4. maddesi uyarınca menfi tespit davası alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde %40’ dan aşağı tayin edilemez. Somut olayda ihtiyati tedbir kararı verildiği ve halen devam ettiğinin bildirildiği dosyadaki yazışmalardan anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalı yararına anılan yasa hükmü uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle “bu yöndeki talebin reddine” karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-