Limit (üst sınır) ipoteğinde tescil edilmiş alacak miktarı, faiz ve diğer giderler dahil olmak üzere hiçbir şekilde aşılamayacağından, limiti aşan kısım bakımından alacaklı genel haciz yoluyla takip yapabileceğinden, böyle bir durumda mahkemece ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe temel teşkil eden kredi ve kefalet borcu yönünden ipotek limitlerini aşan kısmın tespit edilip bu miktar yönünden davacıların menfi tespit istemlerinin değerlendirilmesinin gerekeceği-
Çekin davacının elinden rızası dışında çıktığı hallerde, “çeki ciro silsilesi ile elinde bulunduran davalının kötü niyetli hamil olduğunu” davacının kanıtlayamadığı hallerde, “davanın reddi”nin gerekeceği-
Davalı tarafından davadan önce davacı aleyhine girişilmiş bir icra takibi bulunmadığı davalarda genel yetki kurallarının uygulanmasının gerekeceği, dava konusu olayda, dava konusu bonolarda, uyuşmazlık halinde Gaziantep Mahkemelerinin yetkili olacağına dair yetki şartının bulunduğu, kamu düzenine ilişkin olmayan hallerde HUMK’un 22.maddesi uyarınca tarafların yetki sözleşmesi yapabilecekleri gibi bir sözleşmeye yetki şartı da koyabilecekleri, mahkemece somut dava bakımından davanın açıldığı Gaziantep Mahkemelerinin de yetkili olduğu gözetilmeksizin verilen yetkisizlik kararının bozmayı gerektireceği –
Adli Tıp Kurumu raporuna göre, takibe konu bonoların arka yüzündeki ciroda “davacı M. Tokul ismi altındaki imzanın “davacının eli ürünü olmadığı” anlaşıldığından, “davanın kabulüne” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece, icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmişse de, icra hukuk mahkemesinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararıyla davaya konusu icra takibi iptal edildiğinden ve ihtiyati tedbir kararı konusuz kaldığından, davacı aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği-
Davacının davaya konu çek bedelini ödediği ancak çekin akıbetinin meçhul olduğu, bedeli ödenen çekin davacının eline geçmediği, sonradan açılan çek iptali davasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı, bu itibarla davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu-
Kira alacağına ilişkin açılan takibe karşı görülen davada, davacının kira bedellerini ödediğine dair belge sunamadığı, davalı tarafından kendisine verildiğini iddia ettiği ibranamede davalının imzasının bulunmadığından davanın reddinin gerekeceği-Kiralanan mecurun tahliye sebebinin yapılan tadilat olmayıp, ödenmeyen kira bedeli sebebiyle tahliye olması sebebiyle,talep edilen kâr mahrumiyeti ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerekeceği-
Takibe konu bononun 1500 TL lik kısmının 30/04/2007 tarihinde ödendiği, ıslahla dönüştürülen istirdat davasının ise ödeme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 19/06/2008 tarihinde açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilebileceği-
Dava ve takibe konu senetteki imzaya itiraz eden davacının, Adli Tıp Kurumunca yapılan inleme neticesinde, “davacının eli ürünü olmadığı”nın anlaşılması sebebiyle “davanın kabulüne ve %40 tazminata” karar verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit ilamı ile hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama gideri gibi kalemlerin infazı ve icra takibine konu edilebilmesi için menfi tespit hükmünün kesinleşmesi gerekeceği-