Davacının davalıdan aldığı kömürlerin ayıplı çıkması üzerine; davacının, durumu davalıya bildirdiği ve davalının kömürleri değiştirmeyi taahhüt ettiği halde değiştirmediği, davacının çek bedelini ödememesinin sözleşmenin feshi anlamına geldiği, davacının ödendiğini ispat için davalı H.ya yemin teklifinde bulunduğu, davalının tebligata rağmen hazır bulunmadığı, bu miktarın anılan davalıya ödendiğinin kesinleştiği, ancak diğer davalının kötüniyetli olduğunun kanıtlanmadığına, “davacının davalıya karşı açtığı menfi tespit davasının kabulü ile davacının davalıya çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, diğer davalıya karşı açılan menfi tespit davasının reddine,%40 tazminatın davacıdan tahsiline” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece “ikrahtan bahsedebilmek için derhal vuku bulacak ağır bir tehlikeye maruz bırakılma tehdidinin varlığı gerektiği, bu iddia bakımından yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği ve zorla senet imzalatıldığı iddiasının, ispatlanamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacının iddialarını yazılı delil ile ispatlayamadığı, davalı tarafından daha önce alınan 16 adet senedin belge ile davacıya iade edildiği, borcun yenilendiğine dair senetlerin davacı tarafından davalıya verildiğinin makbuz ile ispat edildiği,davacının defterlerinde davalıdan alacaklı görünmesine rağmen lehine delil olmadığı,davalı defterlerinin lehine delil olup,davacıdan davaya konu bonolar kadar alacaklı olduğuna, ilk alınan senetlerin davacıya iade edilmiş olması sebebiyle davanın reddi ile davacı aleyhine %40 oranında tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
“Kambiyo senedinin güven ilişkisine dayalı olarak verildiğini” iddia eden davacının, iddiasını ispat yükü kendisinde olduğundan, yazılı bir belge ile bu iddiasını ispatlaması gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde TTK’nun 730/5.maddesi delaletiyle TTK’nun 599.maddesine göre lehtara karşı ile sürülebilecek def’ilerin halime karşıda ileri sürülebilmesi için halimin çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin ispatlanması gerektiği, bu konuda dinlenen davacı tanık beyanlarına göre davalının çekin karşılıksız olduğunu bile bile, borçlunun zararına olarak devraldığı ve kötüniyetli olduğu hususunun ispatlanamadığı, hamilin kötü niyetli olduğu sübut bulunmadığından lehtar aleyhine açılan menfi tespit davasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verileceği-
Borçlu şirket vekilinin talebi, şikayetin yapıldığı tarih de gözetildiğinde, “icra takibinin ceza davası sonuçlanıncaya kadar durdurulması” olduğu, halde mahkemece, “istek gibi takibin durdurulmasına karar verilmesi” gerekirken, istek dışına çıkılarak “takibin iptaline” karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirir ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerekli kılmadığından düzeltilerek onanması gerekeceği-
Haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın giderimi için - bu eylem davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden- tazminat davası açılabileceği-
TBK.'nun 31. (şimdi; TBK.'nun 39.) maddesi gereğince ikrah (tehdit) nedeniyle senedin hükümsüzlüğü istemiyle açılacak davanın, ikrahın (tehdidin) ortadan kalmasından itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekeceği-
Sahtecilik defi mutlak defilerden olup herkese karşı ileri sürülebileceğinden mahkemece davacının iddiası üzerinde durularak çeklerdeki imzanın davacı tarafa kesin olarak ait olup olmadığı tespit olunarak davacıların bu çeklerden bu borçlardan olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği-