Uyuşmazlık, banka kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda mahkemece 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kredi Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ nun 44/1. maddesindeki düzenlemeye göre, davanın tüketici mahkemesinin görevine girdiği gözetilmeden, genel mahkeme sıfatıyla yargılama yapılarak hüküm tesisinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Uyuşmazlığın işçi-işveren ilişkisi nedeniyle düzenlenen senetten kaynaklanıyor olması halinde açılacak menfi tespit davasının iş mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıklar ile ilgili açılan menfi tespit davalarında 5464 sayılı Yasanın 44. maddesi gereğince Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu-
İcra hukuk mahkemesinin davalı tarafından başlatılan takibin H.T. yönünden iptaline karar verilmiş olmasına ve açılan davanın da takip hukukuna dayalı menfi tespit davasına ilişkin olması nedeniyle “davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiş ise de, açılan menfi tespit davasında davacının açıkça alacaklı görünen davalıya karşı hiçbir borcu olmadığının iddia etmiş olması sebebiyle, hukuki yararın varlığı göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İİK.72. maddesine göre açılan menfi tespit davasında “menfi tespit şeklinde” karar verilmesi gerekirken, “olumlu tespit” biçiminde hüküm kurulmayacağı-
Takibe konu çekteki cironun davacı tarafından iptal edildiği, bu nedenle davacıya karşı takip yapılamayacağı gerekçesiyle menfi tespit davasının ve istirdat talebinin kabul edilmesinin gerekeceği - ciroyu kazımak, silmek veya karalamak fiilinin de cironun çizilmesi hükmünde bulunmasına, çizilmiş ciroların TTK’nun 598/1-c.2 maddesine göre yazılmamış hükmünde olacağı-
Dava konusu bonoda “malen” kaydı bulunduğu halde, davacı taraf “bononun teminat olarak düzenlendiğini, karşılığı bulunmadığını” iddia etmiş, davalı ise .... tarihli oturumda herhangi bir mal vermediğini, para verdiğini, ileri sürmüştür. Bu durumda hem davacı, hem de davalı senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Hal böyle olunca ispat külfeti davacıda olup, davacının “senedin teminat senedi olduğu” yönündeki iddiasını HUMK.’ nun 290. maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerekir. Yazılı delil sunulmaması halinde ise, dava dilekçesinde ‘’her türlü yasal delil’’denilerek yemin deliline de dayanılmış olduğundan davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, ispat külfetinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-