İbranamenin miktar hanesine "0" rakamının sonradan eklenip eklenmediği hususuna ilişkin olarak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi, belgede tahrifat yapıldığını gösterir nitelikte bulgu saptanamadığı, yazı ve rakamların aynı zamanda mı yoksa farklı zamanlarda mı yazıldıkları hususunda ise mürekkeplerde yazı yaş tayinine yarayan bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından tespite gidilemediğinin bildirildiği- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporlarla uyuşmazlık konusunun irdelenerek sahtecilik iddiasının çözüme kavuşturulmuş olduğu konusunda duraksama bulunmadığı; hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin yeniden bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığını kabul eden direnme kararının yerinde olduğu-
Bonoda malen kaydı bulunduğundan 'senedin teminat olarak verildiğini ve bedelsiz olduğunu' ispat yükü kendisine düşen davacının iddiasını yazılı ve yasal delille kanıtlayamadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemsince davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
HMK m. 341/1 uyarınca ihtiyati tedbir talebinin reddi ile ihtiyati tedbir talebinin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek karara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği- İhtiyati tedbir kararlarına karşı itiraz hususunun HMK'nun 394. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlendiği- İhtiyati tedbir kararlarına karşı yapılacak itirazları inceleme yetkisi ilk derece mahkemesine ait olup, HMK'nun 394/5. maddesinde de itiraz hakkında verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabileceğinin öngörüldüğü- Ortada ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilmiş bir mahkeme kararının bulunmadığı, bu itibarla davalı vekilinin mahkemenin ihtiyati tedbir kararına yönelik istinaf talebinin reddi ile söz konusu bu dilekçesinin ihtiyati tedbire itiraz dilekçesi kabul edilip bu itirazla ilgili ilk derece mahkemesince HMK'nun 394. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği-
Bankaya karşı işe iade davası açan dava dışı banka çalışanının "dava konusu teminat senedini davacı müşteriye iade etmediği ve kullanması" nedeniyle iş akdinin feshedildiği ve bu nedenle açtığı işe iade davasının reddine ilişkin kararın kesinleştiği anlaşıldığından, ceza yargılamasının sonucunun beklenmesine gerek olmadan takip dayanağı bononun dava dışı banka tarafından davacıya kullandırılan kredinin teminatı olarak alınan ancak kredi borcunun ödenmesine rağmen senedin iade edilmediği görülmekle, davacıların takip nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı asilin 19/01/2020 tarihinde vefat ettiği, mahkeme kararının 30/12/2019 tarihli olduğu, dosya istinaf incelemesindeyken tarafın vefat ettiğinin mahkeme dosyasından anlaşılabildiği, bu nedenle taraf teşkilinin sağlanamadığının anlaşıldığından istinaf incelemesinin kabul edilmesi gerektiği- Dosya esası yönünden yapılan incelemede ise, sahtecilik iddiasına dayalı yargılamanın kesinleşmemiş olduğu ancak karara çıktığı, bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacı tarafın yerinde olmayan istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerektiği-
Eldeki davada alınan bilirkişi heyeti raporunun mevcut diğer raporlarla çelişmeyip aksine bonodaki imzanın davacı borçlunun orijinal imzaları ile benzerlikler taşıdığını açık bir şekilde gösterdiği; bu durumda mahkemeden yeniden bilirkişi raporu alınmasını istemek, 6100 sayılı HMK'nin 30. maddesinde belirtilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi, kanun hükümlerine uygun olarak alınan ve birbirini tamamlayan raporlarla bono altındaki imzanın davacının el ürünü olduğunun ortaya çıktığı-
Menfi tespit istemine konu davada menfi tespite konu miktar üzerinden Harçlar Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca nispi harç alınması gerekeceği- Davanın maktu harç yatırılarak açılmış olması halinde mahkemece Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca nispi harcın yatırılması konusunda kesin mehil verilmesi ve yatırılmadığında ise bu madde hükümlerince işlem yapılması gerekeceği-
Mahkemenin, pay devrinin ticaret siciline tescili ve ticaret sicil gazetesinde ilanı yapılıncaya kadar davacının şirket ortağı olmayacağına ve adına ödeme emri düzenlenemeyeceğine yönelik tespitinin 6102 sayılı TTK’nın 595. ve 598. maddelerine aykırı olduğu, davacı aleyhine başlatılan takip tarihi itibarıyla geçerli olan hisse devrinin vergi dairesi tarafından öğrenilmesi üzerine şirketin amme borçlarından dolayı davacı aleyhine takip yapılmasında bir usulsüzlüğün bulunmadığı- 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesine göre limited şirket ortağının, şirketin amme borçlarından dolayı sorumlu olabilmesi için borcun şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekeceği, dosya kapsamında şirket aleyhine başlatılan takibe ilişkin yalnızca ödeme emirleri, haciz varakaları ve şirkete ait araçların sorgusuna ilişkin belgeler bulunmakta olup anılan belgeler şirketin amme borcunu ödeme kabiliyeti olup olmadığının tespiti bakımından yeterli olmadığından, mahkemece, davacı aleyhine takibin başlatıldığı tarih itibarıyla geçerli bir limited şirket pay devri mevcut olduğundan, davacının, dava dışı şirketin amme borçları nedeniyle sorumlu olduğunun kabulü ile 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereğince dava dışı şirket aleyhine başlatılan takibin akıbeti araştırılarak şirketin amme borcunu kısmen veya tamamen ödeme gücünün bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil, menfi tespit ve maddi tazminat istekleri-
Dava İİK’nın 72. maddesi kapsamında genel hükümlere göre açılmış menfi tespit talebine dayandırılmış ise de, davanın hukuki nitelendirmesi hâkime ait olup; davanın İİK’nın 89. maddesi kapsamında açıldığı anlaşılmakla, İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, takip borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava türü olup, somut olayda davacı takip borçlusu olmadığından, belirtilen kanun hükmünün uygulanmasının mümkün olmadığı, takip kapsamında davacı tarafça yapılmış herhangi bir ödeme bulunmadığından davaya istirdat davası olarak da devam edilemeyeceğine göre, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek genel hükümlere göre açılan menfi tespit davası kapsamında yapılan değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-