Dava konusu senedin arka yüzünde teminat senedi olarak verildiği belirtilmiştir. Senedin teminat senedi olması tek başına keşidecinin bu senetten dolayı borçlu olmadığı sonucunu doğurmaz. Lehtarın bu teminata başvurma hakkının doğması halinde senede dayanarak alacak talebinde bulunmasının mümkün olduğu-
Davacının davalıların park halindeki aracına çarptığı, senedin bu sebeple alındığının davacının da kabulünde olduğu ve 1086 sayılı HUMK’un 352. Madde, 6100 sayılı HMK’nun 226. Maddesine göre ceza soruşturması ve kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar konusunda yemin teklif edilmeyecek olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK. nun 72/5 madde hükmüne göre, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle davacının bu konuda açıkça bir talebi olması gerekeceği, mahkemece, davacının dava dilekçesinde ve yargılamanın herhangi bir aşamasında bu yönde bir talebinin bulunmamasına göre davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-
İİK.nun 72/4.maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının reddi üzerine davalı-alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için infaz edilmiş ihtiyati tedbir kararının bulunması gerekir. Somut olayda, ihtiyati tedbir talebinin reddedildiği, diğer bir anlatımla alacağın tahsilinin geciktirilmesinin söz konusu olmadığı gözetilmeden yazılı gerekçe ile davalı yararına tazminata hükmolunmasının doğru olmayacağı-
Bonoların taraf defterlerinde kayıtlı olmaması, bu bonolara dayanılarak alacak talebinde bulunulmasına engel teşkil etmeyeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sırasında ceza davasının sonucunun bu davaya etkili olmadığı kabul edilerek ceza dosyasının bekletici mesele sayılması yönündeki davacı vekilinin talebinin reddine karar verilmiştir. BK’ nun 53. Maddesi uyarınca maddi vakıayı saptayan ceza mahkemesi kararlarının hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek ceza davasının sonucu beklenerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki istirdat davası-
BK.’ nun 182. maddesi uyarınca aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiğine ilişkin yasal karine mevcuttur. Çek bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tediyesine yönelik verildiğinin kabulü gerekir. Bu karinenin aksini iddia eden ve “dava konusu çeklerin ilerde teslimi kararlaştırılan mallara karşılık avans olarak verildiğini” ileri süren davacının bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Davacının işletme defteri tek başına iddianın kanıtlanmasına yeterli değildir. Münhasıran davalı defterine delil olarak dayanılmadığına göre, davalının defterini ibraz etmemiş olması da davacının ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki davacının haciz tutanaklarında açıkça borcu kabul beyanı mevcut olup bu tutanaklar ihtiyati haciz tutanağı olmadığından müzayaka altında alındığından da söz edilemez. Mahkemece belirtilen bu yönler üzerinde durulup değerlendirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Konusu para olan menfi tespit davası esasa ilişkin inceleme yapılmak suretiyle reddedildiğinden davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nispi vekalet ücreti takdiri gerekeceği-