İİK.’ nun 72/5. maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde, davalı alacaklının tazminatla sorumlu tutulabilmesi için, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli yapılması gerekir. Somut olayda, davalının icra takibine girişmekte kötü niyeti kanıtlanamadığından davacı lehine tazminata hükmedilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava dışı şirket müdürü şirket kararı ile (5) yıllığına şirket müdürü olarak seçilmiş ve bu husus Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş, takibe konu senedin tanzim tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona erdiği ve bu nedenle de davacı şirketin sorumlu olmayacağı ileri sürülmüşse de davacı şirket tarafından adı geçen kişinin daha sonra yeniden müdür olarak seçildiğinden, davacı şirketin dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığı yolundaki iddianın dürüstlük kuralına aykırı olduğu- Kambiyo senetlerinin ticari defterlere kaydedilmesi zorunluluğu bulunmadığından defterler üzerinde yaptırılan inceleme sonucuna göre taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olmayacağı-
TTK’nun 690. Maddesi yollaması ile bonolarda uygulanması gereken TTK’nun 592. Maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesi mümkündür. Bu tür bono düzenlenirken veya tamamen doldurulmamış bono tedavüle çıkarılırken anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yolundaki iddiaların yazılı belge ile ispat olunmadığı sürece bono geçerliliğini korur. Somut olayda bonoların takibe konulur iken tüm unsurlarının tamam olduğu anlaşıldığından olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülemeyeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Davanın açılmasına, davalının sebep olmadığını davalının kabul beyanı da gözetildiğinde davacının borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı şirket yetkilisinin de duruşmada yetkisiz temsilcinin daha önce keşide ettiği bir kısım çeklerin ödendiği yönündeki beyanı dikkate alındığında davacı şirketin takibe konu çekten sorumlu olduğu, çekin keşide tarihinde tahrifat olduğu, bu nedenle çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği ancak TTK.’nun 730/14. maddesi yollamasıyla aynı kanunu 644. maddesine göre hamilin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak keşideciye müracaat hakkı bulunduğu, bu halde davacının takip konusu çeklerden dolayı sebepsiz zenginleşmediğini ispatlaması gerektiği fakat bu yönde delil bildirmediği gibi iddiası dahi bulunmadığı gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine, takip konusu alacağın %40'ı oranında tazminatın davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporlarına göre; bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı anlaşıldığından ve bu def'inin herkese karşı ileri sürülebileceğinden davacının söz konusu bono ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-
Anayasanın 141/III hükmüne göre, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” HUMK’nun 388’inci (HMK m.297), maddesinde de mahkeme kararının içeriğinde bulunması gereken öğeler açıklanmıştır. Mahkemece verilen kararda HUMK’nun 388’inci (HMK m.297 ) maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
İİK.nun 72/7. Maddesi, “Takibe itiraz etmemesi veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak, paranın geri alınmasını isteyebilir.” hükmü gereğince, ödeme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açılan davanın reddi gerekeceği-