Taraflar arasında görülen D.li 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/508 Esas, 2006/194 Karar sayılı davada verilen kararın, davacı tarafından icraya konulduğu, daha sonra kesinleşen kararın infazında faiz oranının belirlenmesi yönünden şikayet yoluna gidildiği, D.li 2. İcra Mahkemesinin 2011/474 Esas – 2012/283 Kararı ile faiz yönünden inceleme yapılarak verilen kararın kesinleştiği, bu durumda, ilamlı icra takibinde talep edilecek faiz oranının, infazı istenen ilamda belirlendiği ve şikayet üzerine icra hakimliğince de uygulanacak faiz oranı yönünden bir karar verilmiş olduğundan, artık ilamın infazında talep edilen faiz oranı ve miktarı yönünden İİK.72 maddesine dayalı dava açılamayacağı, mahkemece bu yön dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayan davalıların her üçünün de ikametgahının davanın açıldığı yer mahkeme yetkisi dışında olduğu, İİK 72/son maddesindeki yetki kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, sadece cevap süresinde yetki itirazında bulunan davalı şirket hakkındaki davada yetkisizlik yönünde karar verilmesi, diğer davalılar hakkında davanın devamına karar verilerek davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Davalı şirket teminat olarak alınan çeki, sözleşmenin 8. maddesi kapsamında 3. kişilere yaptığı, ödeme nedeniyle teminat altına alınan alacağın tahsili amacıyla ciro edilerek diğer davalıya devredildiğini beyan ettiğinden, çekin teminat fonksiyonunun devam edip etmediğinin, sözleşme konusu iş kazası nedeniyle işçi mirasçılarına ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Şirket borçlandırılmak isteniyor ise şirket kaşesi ve bunun üzerine temsile yetkili kişinin imzasının bulunması gerektiği- Derdest ceza davasında; şirket adına senetleri imzalamış olan ve keşide tarihindeki şirket yönetim kurulu başkan (dava dışı) kişi ile senet lehdarı davalının beyanlarından "senedi düzenleyenin ve lehdarının bu senetlerin davacı şirketle bir ilgisi bulunmadığını" ikrar ettiklerinin anlaşılması karşısında, menfi tespit davasının ve kötüniyet tazminatı koşullarının gerçekleştiğinin kabul edilmesinin isabeti olduğu-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ortaklar kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeden kaynaklanan borcun yeniden yapılandırılması amacıyla düzenlenen 18.12.2013 tarihli taksitlendirme sözleşmesine dayanılarak girişilen icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davacının anılan sözleşmelerde asıl borçlu sıfatı ile yer aldığının görüldüğü, buna rağmen mahkemece davacının müteselsil kefil olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması dosya içeriğine uymadığından ve HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden mahkemece dosya kapsamı ile uyumlu ve usulünce bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
6098 sayılı TBK.'nın 74 (818 sayılı BK.'nın 53.) maddesi uyarınca ceza davası sonucunda verilecek olan maddi vakıayı saptayan bir kararın hukuk hakimini bağlayacağı düşünülerek Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/295 E.-2012/210 K. sayılı kararının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu senedin 2.500 TL iken önüne 3 rakamı konularak 32.500 lira şeklinde tahrif edildiği ve bedel hanesinin yazı ile olan kısmına da bu şekilde yazıldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, bu durumda mahkemece senedin tahrifattan önceki bedeli olan 2.500 lira ile sınırlı olarak geçerli olduğu gözetilerek 30.000 liradan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken olumlu tespit biçiminde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Feragat sebebiyle bir ek karar oluşturmasının mümkün olmadığı-
Menfi tespit davasında senetlerin tanzim tarihinde davacı kooperatifi kimlerin temsile yetkili olduğunun ilgili ticaret sicil müdürlüğünden sorulup, bu kişilerin tümüne ait senet tanzim tarihlerinden önce ve sonra atılmış, yakın tarihli samimi imza örneklerinin toplanıp, senetlerdeki imzaların davacı kooperatifi temsile yetkili kişilere ait olup olmadığı belirlenerek karar verilemeyeceği-