Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir...
Kredi kartı alacaklarında uygulanması gereken faiz oranları konusunda 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 26. maddesinde düzenleme getirildiği, mahkemece yerinde banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davalının itirazlarını karşılar mahiyette 5464 sayılı Yasa’nın 26. maddesindeki temerrüt faizi hakkındaki düzenleme dikkate alınarak rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde eksik incelemeyle karar verilmesinin doğru olmadığı- 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 01.03.2006 tarihinde, mahkeme gerekçesinde belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddelerinin ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesi karşısında TBK hükümlerinin somut olaya uygulanmasının doğru olmadığı, mahkemece yapılması gereken işin, 5464 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden öncesi için 4077 sayılı Yasa’nın 10/A maddesi uyarınca hesap yapılması ve kazanılmış hakkı da gözetilerek hüküm kurulması olduğu-
Ticari defterlerin yasal ibraz sürelerinin dolması nedeniyle ibraz edilmeme hususu davalı aleyhine değerlendirilmeksizin mevcut dosya kapsamı ve delil durumuna göre dava konusu bononun teminat senedi ve teminat amaçlı verildiğine ilişkin dosyada somut bir belge ve bilginin olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece yargılamasında görülen eksikliğin duruşma açılmak suretiyle tamamlandığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince duruşma açılmaksızın tamamlanabilecek yargılama eksikliklerinin varlığı durumunda dahi, Bölge Adliye Mahkemesince esastan yeni bir karar verilmesinin gerekli kılınmış olduğu nazara alındığında, yargılamadaki eksikliğin duruşma açılarak giderilmesi hallerinde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilemeyeceği, bu gibi hallerde yeni bir hüküm kurulması gerektiği-
Davacının senet bedellerinin karşılıksız kaldığı iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği, senetlerin tehditle imzalatıldığı yönünde yürütülen soruşturmanın takipsizlik ile sonuçlandığı ve kesinleştiği, davacı yanın sunduğu ibranamenin tarihinin senet tarihinden önce olduğu, bu durumda yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceği, davacı senedin karşılığı olarak davalının eşine karşılıksız villa verdiğini iddia etse de satılan taşınmazın tapusunun iptali ile herhangi bir dava açılmadığı, ayrıca tapunun hangi amaçla verildiği, borcun dayanağı senede dayandığından yine senetle ispat edilmesi gerektiği, davacı yemin deliline dayanmadığından davacı tarafa bu hususta hatırlatma yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine, yasal şartları oluşmadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacılardan rücuen tahsili amacıyla işbu dava konusu icra takibini başlattığı, davacı ............'ın kredi borcu nedeniyle sorumluluğu bulunmadığından lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği, davalı ile davacı kefil S. arasında TBK'nın 596/4. maddesi kapsamında bir anlaşma bulunduğuna dair delil olmadığı, ............. tarihli ipotek akit tablosunun 2. maddesinde açıkça davalı .........'nin ipotek limitince ayrıca kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu, 3. maddesinde ipoteğin davalının kefaletini ve teminatını teşkil ettiğinin düzenlendiği anlaşıldığından işbu davanın kefilin kefile rücu hukuki sebebine dayandığının kabulü gerektiği- Mahkemece davacı ............ lehine "icra inkar tazminatı"na hükmedilmiş ise de dava menfi tespit davası olup genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olan davalının diğer müteselsil kefil davacı ........ aleyhine başlattığı icra takibinde kötüniyetli olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığından davacı ................. lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığı-
Menfi tespit istemine ilişkin asıl ve birleşen davada, mahkemece davaların birbirinden bağımsız olması anlamına gelen '' davaların istiklali prensibi '' uyarınca asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp, hüküm kurmak gerekirken mahkemece asıl dava ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmamasının, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de her dava için ayrı ayrı belirlenmemesinin doğru olmadığı-
Birleşen dava davalısı .............. Yönetim A.Ş. dava konusu alacağı davalı .......... Bank A.Ş.’den temlik almış olduğundan davalı ................ Bank A.Ş.'nin davalı sıfatı sona ermesine rağmen davalı temlik alan ............. Varlık Yönetim A.Ş.'nin taraf olarak gösterilmemesinin ve bu davalı hakkında red kararı verilmesine rağmen lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Eser sözleşmesi kapsamında iş bedeli olarak verilen çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin somut uyuşmazlıkta, menfi tespit istemi bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde mahkeme kararı bozulmuş olmasına karşın yerel mahkemece, davanın istirdat davasına dönüşmüş olduğu gerekçesi ile ödenen çek bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Takip dayanağı bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada, takip konusu yapılan senedin, dava dışı kişiye araç kiralamasının teminatı olarak verildiğini, davalılarla arasında bir ilişkinin bulunmadığını belirtirken, davalılardan senet lehtarı olan Y. K.'nin, davaya cevap vermemiş olmakla birlikte emniyette alınan 11.11.2013 tarihli ifadesinde, senedin boş teminat senedi olarak kendisine verildiğini, şirketin kuruluşunda tarafından verilen paralar nedeniyle şirketten ayrılırken boş olan kısımların kendisi tarafından anlaşmaya ve davacının beyanına göre doldurulduğunu beyan ettiği, mahkemece, somut olayda çift taraflı talil bulunduğu ve çift taraflı talilde ise ispat külfetinin yer değiştirmemesi nedeniyle ispat yükünün davacıda olduğu gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmişse de, davalı Y. K.'ın yukarıda belirtilen beyanı değerlendirildiğinde, somut olayda, çift taraflı talilin bulunmadığı, zira nakden kaydı bulunan senette, davacının teminat iddiasında bulunduğu ve davalının da senedin teminat olarak verildiğini kabul ederek, bu noktada başlangıçta tarafların iradelerinin senedin teminat olarak verildiği yönünde uyuştuğu, ancak davalının devamında, diğer savunmaları belirterek, senedin tarafından doldurulduğunu beyan ederek ispat yükünü üzerine aldığı, dolayısıyla mahkemece yanılgılı değerlendirmeyle çift taraflı talilden hareketle ispat yükünün davacıya yüklenmesinin doğru görülmediği-