Takip kesinleştikten sonra davacı/borçlunun mal varlığından takip dosyasına tahsilatlar yapıldığı anlaşıldığından, davalı/alacaklının kabulünde olan söz konusu tahsilatlar bakımından davacı/borçlunun menfi tespit isteminde bulunmasında hukuki yararının olmadığı- Menfi tespit davalarında alacak-borç durumu dava tarihi itibarıyla hesaplanacağından takip tarihi itibarıyla borcun tespiti ile takipten sonra yapılan ödemeler de nazara alınarak dava tarihi itibarıyla alacak-borç miktarının tespiti ile varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 492. maddesi mucibince asıl borcun sükût etmesi halinde kefilin sorumluluktan kurtulması ve bu davanın konusuz kalması söz konusu olabileceğinden mahkemece davacının bu iddialarının değerlendirilmesi gerektiği-
Mahkemece, davalıya HMK'nın 222/3. maddesi uyarınca kanuna uygun olarak tutulmuş defterlerini ibraz etmesi, etmediği takdirde davacının defterlerindeki kayıtların davacı yararına delil olarak kabul edileceği ihtarına havi aynı Yasa'nın 94. maddesi gereğince kesin süre verilip süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarının da HMK'nın 222/3. maddesi gereğince bildirilerek ihtar edilmesi, davalıya bu yönde bir ihtar tebliğ edilmesi gerekeceği-
Ödenmiş bir paranın yeniden talep edilmesinin kural olarak alacaklının kötüniyetli olduğunu göstereceği, dava devam ederken dahi alacaklı olduğunda ısrar eden davalının kötüniyetli olduğu gözetilerek davacının kötüniyet tazminat talebinin kabulü gerekeceği-
Davalı banka tarafından dava dışı kooperatifin kredi borcu nedeniyle bağımsız bölüm malikleri yönünden ferdileştirme işlemi yapılmamışsa da, bir kısım malikler kredi borcunu ödediğinde, banka tarafından bağımsız bölüm tapu kayıtları üzerindeki ipoteklerin kaldırılması için ilgili tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazıldığı- Davalı banka tarafından dava dışı kooperatife gönderilen ihtarnamede kredi borcunun ödenmesi ihtar edilirken, ihtarname ekinde borçlu bağımsız bölüm maliklerinin isim ve borç miktarının yer aldığı liste sunulmuş olup, davacının adına kayıtlı bağımsız bölüm yönünden eski malikin ismine ve borç miktarına yer ver verilmişse de, bu bağımsız bölüm yönünden bankaya ödemeye yapıldığı ve tapu kaydında bu bağımsız bölüm yönünden ferdileştirme işlemi yapıldığının tapu kaydında belirtildiği, bununla birlikte davalı banka tarafından dava dışı kooperatif aleyhine başlatılan icra takibinde, kooperatife gönderilen ihtarnamede belirtilen borç miktarından adı geçen eski malik adına yapılan ödeme miktarı düşülerek bakiye bedel üzerinden icra takibi yapıldığı da dikkate alındığında, bu bağımsız bölüm yönünden kredi borcunun ödendiği ve tapu kaydında yer alan ipoteğin kaldırılması gerektiği- Davacı adına kayıtlı diğer bağımsız bölüm yönünden ise, davalı banka tarafından davacıya gönderilen borcun ödenmesini içeren ihtarname ekinde yer alan listede davacının ismine yer verilmediği, bankaca bu ihtarname ekindeki borçlu listesinde ismi bulunmayan dava dışı bağımsız bölüm malikleri hakkında talepleri üzerine ipoteğin kaldırılması için tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazıldığı dikkate alındığında, davacının anılan bağımsız bölüm yönünden de borcunun bulunmadığı ve ipoteğin kaldırılması gerektiği-
Davalının, takip borçlusu olmayan davacı şirketin işyerinde haciz ve muhafaza yapması üzerinde, istihkak iddiasında bulunan ve cebri icra tehdidi altında dosya borcunun ödeyen davacı şirketin açtığı davanın istirdat davası olduğu ve davacı şirketin bu davayı açmakta hukuki yararı ve aktif dava ehliyetinin bulunduğu- İcra hukuk mahkemelerince verilen istihkak davalarına ilişkin kararlar kesin hüküm oluşturduğundan ve "takipte üçüncü kişi durumundaki davacının yerinde haczedilen malların takip borçlusuna ait olmadığı" kesinleşen icra mahkemesi kararıyla sabit olduğundan, "haciz baskısı altında ödeme yapan davacı şirketin yaptığı ödemenin haksız bir ödeme olduğu" gerekçesiyle istirdat davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Mahkemece, icra dosyasındaki takip talebine göre, takipten sonra yapılan ödemeler dikkate alınmaksızın dava tarihi itibarıyla borcun ulaştığı miktarın tespiti için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak suretiyle, aradaki fark kadar davacı lehine menfi tespit kararı verilmesi gerekeceği-
Dava konusu bononun tanzim tarihi ile kredi sözleşmesinin tanzim tarihinin ve davacının ipotek tesisine ilişkin resmî senet tarihinin aynı tarih olması, davacının genel ticari kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalaması, kredi borçlusunun dava dışı şirket olması, genel ticari kredi sözleşmesindeki "...Müşteri, bankanın gerekli gördüğü zaman talep edeceği miktar ve nitelikte ticari senetleri vermeyi taahhüt eder. Banka senetlerin dilerse rehnini, dilerse temlikini istemeye yetkilidir..." şeklindeki hüküm karşısında, senet metninde "teminattır" kelimesi yazılı olmasa da, dava konusu senedin teminat senedi olduğunun kabulü gerektiği- Borcun kapatılmasından sonra ipoteğin fek edileceğini bildirip, davacının dava dışı şirket adına söz konusu borcu kapatmasından birkaç saat sonra aynı gün dava dışı şirkete yeniden kredi kullandırıp, yeni kredi borçlarından dolayı davacıyı ilk kredinin teminatı olarak verilen bono nedeniyle sorumlu tutmasının da iyiniyet prensipleri ile bağdaşmayacağı- Dava konusu bononun kredi sözleşmesinin teminatı olarak davalı bankaya verildiği ancak taraflar arasındaki genel ticarî kredi sözleşmesinde davacının vermiş olduğu teminat hâlen devam ettiğinden ödeme tarihiden hesabın kat edildiği tarihe kadar olan borç miktarının hesaplanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Yargılamanın devamı sırasında alınan bilirkişi raporunda, sözleşmenin eki teknik şartnamenin ilgili maddeleri dikkate alınmaksızın dava ile ilgisi bulunmayan yüksek mahkemenin bir kararına dayanılarak hesap yapıldığından, ayrıca raporu düzenleyen bilirkişinin uyuşmazlık konusu alanda uzman olmadığı, bilirkişi raporunun denetime elverişli şekilde tanzim edilmediği ve hükme esas alınabilecek yeterlilikte bulunmadığı anlaşıldığından, anılan rapora dayalı olarak verilen kararın usul ve yasaya uygunluğundan söz edilemeyeceği, bu itibarla mahkemece HMK’nın 266. ve 281. maddeleri gereğince yeniden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulundan sözleşme ve eki teknik şartnamenin 2. maddesi ile 3.1.3. maddesi hükümlerini değerlendiren ve denetime elverişli biçimde açıklayan rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre hüküm tesis edilmesi gerekeceği-
Kambiyo senedine dayalı menfi tespit davasında ceza davasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği-