Hakimin, hukuk yaratma alanına girebilmesi için çözümü gereken olaya uygulanabilir kanun hükmü veya örf ve adet kuralının bulunmamasının arandığı ve hakimin, kanun boşluğunu doldururken takip edeceği yolun; kanun koyucu gibi hareket etmekten ibaret olduğu (MK. mad. 1), Hatalı yargı yolunda (idari yargıda) görevsizlik kararı ile sonuçlanan davanın ne şekilde ve hangi sürede adli yargıda ikame edileceği konusunda HMK.’da bir düzenleme bulunmadığı- Adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan; görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine, davacının, kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe vermesinin gerektiği, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine ilişkin HMK. mad. 151 hükmünün, kıyasen uygulanarak, sonradan görevli mahkemede açılan dava, görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı niteliğinde kabul edilerek, görevsiz mahkemede dava açılması ile kazanılmış haklar saklı tutulmuş olacağından, hak düşürücü süre de, hatalı yargı düzenine bağlı mahkemede davanın açıldığı tarihe göre belirleneceği- Davacı tarafından 19.04.2004 tarihinde iş sözleşmesinin feshine ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargıda açılan dava adli yargının görevli olduğu gerekçesi ile görev yönünden red ile kesinleştiği ve davacının görevsizlik kararından sonra adli yargıya başvurarak eldeki davayı açtığı anlaşıldığından, işe iade davasının ise hak düşürücü olan fesihten itibaren bir ay içerisinde açılması hususu, yukarıda değinilen yanlış yargı yolunda açılan davalara dair açıklamalarda belirtildiği üzere İYUK.'da yer alan hükümler kıyasen uygulanmakla, görevli mahkemede o tarihte açılmış sayılan davanın önşartı için de geçerli olduğundan, feshin işçi tarafından öğrenildiği tarih dikkate alındığında 4857 s. İş K.’nun 20. maddesinde öngörülen bir aylık hak düşürücü süreden sonra açılan davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerekeceği-
Davacı, davalılar ile aralarında eser sözleşmesi kurulduğunu iddia etmekte, davalılar ise davacı ile aralarında sözleşme ilişkisinin kurulmadığını savunmakta olup, davacının akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekeceği-
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen ve kolaylıkla taşınabilen, götürülebilen nev'iden olup ispat yükü kendisine düşen davacının, dava konusu ziynet eşyasının eşi tarafından alındığını TMK. 6 uyarınca usulüne uygun olarak ispatlaması gerektiği-Edinilmiş mal olan ve davalı tarafından hesaptan çekilen paranın evlilik birliği içinde harcandığı davalı tarafından iddia edilmediği ve tarafların sosyal ekonomik durumuna göre bu miktarda paranın hayatın olağan akışı içinde harcanması mümkün bulunmadığından TMK'nun 236. maddesine göre bu miktarın yarısına katılma alacağı olarak karar verilmesi gerekeceği-
Davalı adına tescil edilmişken boşanma davası tarihinden kısa bir süre önce satış yoluyla elden çıkarılan meskenin, kişisel mal olduğu TMK. 6 ve 222/son uyarınca davalı tarafından usulüne uygun olarak kanıtlanmadığından ve boşanma kararının kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık zamanaşımı süresi geçmediğinden, katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-Evlilik birliği içinde öğretmen olarak çalışan davacının taşınmazın edinilmesinde katkısının bulunduğuna ilişkin yerel mahkemenin kabulü doğru olmakla birlikte, dinlenen davacı ve davalı tanık beyanlarından taşınmazın alımında kişisel mal niteliğindeki davalının annesine ait taşınmazın satılmasından elde edilen paranın kullanıldığı anlaşıldığından, bu taşınmaza ait tapu kaydı, resmi akit tablosu ve para ödemeye ilişkin dekontların taraflardan ibrazı istenip, bu belgeler de gözönünde tutularak, tanıklardan taşınmazın satım bedeli ile bu bedelin ne kadarının dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığının sorulup dava konusu taşınmazın atımındaki kişisel mal oranı saptanmalı, bu şekilde saptanan oran ile dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin çarpımı sonucunda kişisel mal miktarı tespit edilmeli ve tespit edilen kişisel mal miktarı düşüldükten sonra davacının geliri ile yapmış olduğu katkı oranı kalan miktar ile çarpılarak katkı payı alacağı hakkında bir karar vermek gerekeceği-
Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükünün hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düştüğü, öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlü olduğu, hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmayacağı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237. (818 s. Borçlar Kanununun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davalı-karşı davacı vekili tarafından diğer delillerle karşı davadaki iddia ispatlanamamış olmakla birlikte, karşı dava dilekçesinde “… her türlü delil” denilmek suretiyle açıkça "yemin" deliline de dayanılmış olduğundan T.C. Anayasası'nın 36. ve TMK'nun 6. maddesine göre, davalı-karşı davacı tarafa yemin teklif hakkı bulunduğunun hatırlatılması, kullanmak istediği takdirde davacılar-karşı davalıların usulüne uygun bir biçimde HUMK'nun 337. (HMK m. 227. vd) maddesi gereğince davet edilmesi ve HMK'nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde yeminli beyanları alınarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali ve tahliye davasında taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ve davalı kiracı kira ilişkisine karşı çıktığına göre, bu durumda kural olarak kira ilişkisinin varlığını ve kira miktarını davacının kanıtlaması gerektiği (TMK. 6), yıllık kira miktarına göre bu iddianın tanıkla kanıtlanması mümkün olmadığından yemin deliline de dayanan davacıya bu hakkı hatırlatılarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Çekin başka bir hukuki ilişki sebebiyle verildiğini ispat yükünün, TMK. 6. ve HMK 190 uyarınca davacı yükleniciye ait olması gerekeceği- İİK. 67/II uyarınca icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için takibe itiraz eden borçlunun itirazında haksız olması gerekeceği-
İpotek tarihinde tapu kütüğünde taşınmazın "aile konutu" olduğuna dair bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilen davalılardan B.'ın kazanımı iyiniyetli olması halinde korunması gerekeceği- İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre, lehine ipotek tesis edilen B.'ınkötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün bunu iddia eden davacıda olacağı-