Senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin, senedi elinde bulunduran alacaklıda olduğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davalı-karşı davacı kadın yararına hükmolunan manevi tazminatın az olduğu- Mahkemece, davalı-karşı davacı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise bunun sürekli mahiyette olup olmadığı, gelirinin düzenli ve yeterli olup olmadığı hususu yeniden araştırılarak ve davacı-karşı davalı erkek hakkında da sosyal ekonomik durum araştırması yapılarak yoksulluk nafakası istemi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği- Davacı kadının dava dilekçesinde düğünde takılan set takımının rızası dışında erkeğin ihtiyaçları için parça parça satılıp harcadığını iddia ettiği, davalı erkeğin ise bu iddianın doğru olmadığını, ziynetlerin kadının abisine verildiğini savunduğu, davacı kadının ziynet eşyasının erkek tarafından satıldığını veya zorla alındığını ispat yükü altında olduğu-
Köpeğin ısırması sonucu oluşan yaraların küçüğün yüzünde sabit ize neden olması halinde, küçük lehine hükmedilecek manevi tazminatın bu husus göz önüne alınarak takdir edilmesi gerektiği-
Fatura altının faturayı tanzim eden tarafından kaşe vurularak imzalanmasının, o faturanın kapalı fatura olduğuna ve fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceği ve bu durumda, alacaklının fatura bedelini tahsil etmediğini kanıtlaması gerektiği-
Temlik konusu tasarruf sağlararası bir tasarruf olduğuna, tasarruf tarihi ile mirasbırakanın ölüm tarihi arasında bir yıldan fazla bir süre geçmesine göre, mirasbırakanın yaptığı tasarrufun mutlak tenkise tâbi tasarruflardan olmadığı, mirasbırakanın yaptığı tasarrufun saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile yaptığının davacılar tarafından ispat edilmesi gerekeceği-
Dinlenen davacı tanıkları olayı ve muvazaa iddialarını aydınlatır şekilde beyanda bulunmamış, davalı tanıkları ise yapılan işlemlerin gerçek satış olduğunu bildirmiş olup dava konusu temlik işlemlerinin gerçek satış olduğu, temliklerin muvazaalı olmadığı, davacıların muvazaa iddialarının kanıtlanamadığı sonucuna varılmadığı-
Davacı, davalının, diğer davalı şirketten tahsil ettiği mal bedellerini ödemekle yükümlü olduğunu belirtmiş, davalı da davacıya ait malların yurtdışında münhasır satış yetkisi olduğunu kabul etmiş olup, davalı şirket tarafından diğer davalıya ödeme yapılmış ise davalı şirketin borcundan kurtulmuş sayılması gerektiği- Kapalı faturanın, faturaya konu malın bedelinin ödendiğine karine teşkil ettiği, karinenin aksini iddia eden davacının bunu yazılı delillerle ispat edebileceği-
Davacının, ziynet eşyasının iade edilmek üzere davalıya verildiğini ileri sürdüğü, davalının ise rıza ile ve iade edilmemek üzere verildiğini savunduğu, davacı kadının ziynet eşyalarını iade edilmemek üzere verildiğine ilişkin ispat yükünün davalı tarafta olduğu-
Fazla çalışmanın ispatı noktasında sunulan iş yerine giriş çıkış saatlerini gösterir kayıtların da delil niteliğinde olduğu- Davacı işçinin iddia ettiği ücrete ve çalışma süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacakları ile ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarını belirleyebilecek durumda olduğu anlaşıldığından, davacının alacaklarını hesaplayabilmesi noktasında objektif veya subjektif imkânsızlıktan bahsedilemeyeceği ve bu durumda, talep edilen alacaklar belirlenebilir nitelikte olduğundan, "belirsiz alacak davası" olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması" gerektiğine ilişkin görüşün HGK çoğunuğunca benimsenmediği-
Aile konutu niteliği taşıyan dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiği sırada, davalı şirket tarafından davacı eşin açık rızasının alınmadığı anlaşılırsa, TMK. mad. 194/1 uyarınca yapılan işlemin geçersiz olacağı- "Tapu kütüğünde 'aile konutu' şerhinin işlenmemiş olduğu durumlarda, TMK. mad. 1023 uyarınca, iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımının korunacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- Taşınmaz için davacı kadının bilgi ve onayı dışında ipotek tesis edilmesi nedeniyle "ipoteğin kaldırılmasına" karar verilmesi gerektiği-