Taraflar arasında akdedilmiş ve feshedilmemiş sözleşmeler kapsamında kalan işler tamamlanmış olup, davalı yüklenici tarafça eksik ve kusurlu işlerin davacı taşeron tarafından tamamlanmadığı savunması kanıtlanamadığından, bilirkişiler kurulu raporunda geçici ve kesin kabul tutanaklarında belirlenen ve sonradan giderildiği anlaşılan eksik ve kusurlu işler bedelinin teminat çekleri bedelinden mahsubuna karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalı tarafça, yargılama sırasında cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen belgeler ve daha sonra ibraz edilen belgelerle davacı taşeronun sigorta prim borçlarının ödendiği ileri sürüldüğünden, taşeronun işçilerinin sigorta prim ödemelerinin yüklenici tarafından yapıldığı savunması, hukuki niteliği itibariyle, aynı hukuki ilişkiden doğup, sözleşmelerin 13. maddeleri kapsamında taşeronun yüklenmiş olduğu bir edimin yüklenici tarafından yerine getirildiğinin iddia edilmiş olmasına göre, mahsup itirazı niteliğinde olduğu-
Somut olayda kadının, dava konusu ziynet eşyasının, eşi tarafından elinden alınıp satıldığını ve bunların iade edilmediğini sunduğu delillerle ispat edemediği, davalı-davacı kadın delil listesinde yemin deliline de dayandığı - İspat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davalı-davacı kadına ziynet eşyalarına ilişkin talebi konusunda diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, HMK 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği –
Taraflar damat - kayınvalide olsalar da iddianın yazılı belge ile kanıtlanmasının zorunlu olduğu- İddiasını ispatla mükellef olan davacının tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada böylesi bir delili bulunmuyorsa nihai olarak başvuracağı çarenin akidine yönelteceği yemin olduğu- Davacı, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olup, yargılama sırasında da karşı tarafa yemin teklif ettiğini bildirerek bu doğrultuda yemin metnini hazırlayıp evrak arasına sunduğu halde, mahkemece, davacı tarafa yemin hakkı kullandırılmadan, iddiasının yazılı belge ile ispatlanması gerektiğinden bahisle sonuca gidilmiş olması hatalı olup, davacının yemin deliline dayandığı gözetilerek, hazırladığı yemin metninde belirtilen hususlardan; davalının kendisinden kaynaklanan (onun zatından sadır olmuş) vakıalar ve fiiller hakkında davalı tarafa yemin önerme olanağının tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen sigorta ilişkisi mevcut olup, hakem heyeti kararının verildiği tarih itibariyle Tüketici Hakem Heyeti bu ihtilafda karar vermeye yetkili bulunmadığı- Mahkemece bu gerekçeyle Tüketici Hakem Heyeti kararının iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tarafların, Kanun'da belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri, ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkemenin o delilin sonradan gösterilmesine izin verebileceği-
Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen kişinin iyiniyet varlığından söz edilemeyeceği- Dava konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açık olsa da, davalı şirket tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporunda dava konusu bodrum katın “konut” olarak kullanıldığı, halihazırda mal sahibi tarafından “mesken” olarak kullanıldığı tespit edilmiş ve bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı şirket lehine ipotek tesis edilmiş ve bu işlem sırasında davalı şirket tarafından davacı eşin açık rızası alınmamış olduğundan, işlemin geçerli olduğunun kabul edilemeyeceği-
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan, " payına vaki el atmanın önlenmesini" herzaman isteyebileceği, hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan her birinin , öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine bitişik el atmanın önlenmesi davası açabileceği, ancak, o paydaşın , payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı bulunmadığı - Payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu "el atmanın önlenmesi davası" ile değil , kesin sonuç getiren "taksim" veya "ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası" açmak suretiyle çözümlemesi gerekeceği - Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı , harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Kesinleşen kısıtlama kararının davalı bankaya tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı tarafça kısıtlının banka hesaplarında işlem yapmasına göz yumularak kısıtlının zarara uğratıldığını ileri sürerek açılan tazminat davasında, davalı bankanın, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek özen borcu ihlal etmiş olması karşısında, borca aykırılık durumunda haksız fiildeki ispat yükü yer değiştirmekte, bankanın kusurunu ispat yükünün davacı tarafa değil, kendi kusursuzluğunu ispat yükünün davalı bankaya yüklenmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkin davada, davalının sadece muris İbiş adına kayıtlı payları değil kök mirasbırakan, mirasçıları adına kayıtlı payları da satış suretiyle devraldığı ve tanık beyanlarından mirasbırakanın davacı kızından mal kaçırmak amacıyla temlikte bulunduğunun 6100 sayılı HMK' nın 190. ve 4721 sayılı TMK'nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlanamadığı gözetildiğinde davalıya yapılan temlikin bedelsiz ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılması gerekeceği-