Davaya konu bonoda "malen" ibaresi bulunduğuna göre, böyle bir bonoda malın teslim alındığının, borçlu tarafından ikrar edilmiş olduğu; alacaklının teslim ettiğini kanıtlama yükümlülüğünün olmadığı; yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini kanıtlama yükümlülüğünün borçluya ait olduğu- Kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin açılan davada; senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı-borçlunun takibe konulan bononun muvazaa nedeniyle verildiğini yazılı delille kanıtlaması gerektiği- Davacı şirket, senedin (bononun) keşidecisi, davalı da lehtarı bulunduğuna göre, senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından, muvazaa iddiasını tanıkla değil, usulün öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerektiği- Bononun düzenleme ve vade tarihi dikkate alındığında salt bir (1) gün vadeli olmasının, senedin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı- Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, menfi tespit davasında, davacı-borçlunun takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
Temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak ıslah dilekçesi doğrultusunda bedel isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı- Son kayıt malikleri davalı olarak davada yer almadıklarına göre onlara yapılan temlikler yönünden kötü niyet iddiasının kanıtlanıp kanıtlanmamasının sonuca etkili olmadığı-
Yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının ancak ispat yükünün kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkün olduğu-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706, Türk Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri- Davanın kabulü halinde hak sahibi olacak olan mirasbırakanın diğer çocukları tanık sıfatı ile verdikleri ifadelerinde "işlemin satış olduğunu" bildirmiş olup salt bedeller arasındaki farkın da tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı- HMK. mad. 190 ve TMK. mad. 6 uyarınca davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, bir başka ifade ile temlikin gerçek satış olduğu sonucuna varıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın mirasçılardan hiçbirisiyle probleminin olmadığı, dolayısıyla temliki mal kaçırmak amacıyla yaptığı iddiasının kanıtlanamadığı, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Herkes iddiasını ispatla yükümlü olup, akitte gösterilen bedel ile saptanan gerçek bedel arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı olmayıp, tenkis koşullarının da gerçekleşmediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükünün bunun aksini ileri süren tarafa ait olması gerekeceği-
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükünün, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğu, ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulması gerektiği, bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına geleceği, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştireceğinden senedi talil edenin, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına gireceği, senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacağı-
E.tmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde, müdahalenin olup olmadığının tespiti bakımından tanıkların dinlenmesi, böylece Türk Medeni Kanununun 6. ve 6100 sayılı HMK'nın 190. maddelerine göre iddianın ispatı imkanı tanınması ve karar verilmesi gerekeceği-
Alacak istemine ilişkin davada, T.M.K.nun 6. maddesi ve H.M.K. hükümleri gereğince, paranın ödünç olarak verildiğini ispat yükü davacıya ait olup, davacının ödünç ilişkisini müddeabihin miktarı itibariyle kesin delillerle kanıtlamakla yükümlü olduğu-