Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi uyarınca; Kanun'da aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu, gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükünün hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşeceği, öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olması halinde uygulanabilirliği- Mirasbırakanın taşınmazın tamamını değil bir kısmını uhdesinde bırakarak davalıya bir miktar pay devrettiği, davacılar, temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olduğu iddialarını ispat edecek deliller ortaya koymadıkları, dinlenen davacı tanıkları da muvazaanın varlığı konusunda kesin beyanda bulunmadıkları bu nedenle mirasbırakanın satış akdiyle yaptığı temlikin gerçek iradesini yansıttığı, dava konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğu, davacıların iddialarını 6100 sayılı HMK. mad. 190/1 ve 4721 sayılı TMK. mad. 6 uyarınca kanıtlayamadıkları sonucuna varıldığından ve her ne kadar akitte gösterilen bedel akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de, salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağının açık olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davalının, "davacının bir kısım ziynet eşyalarını günlük olarak kullandığına ve eşyaların davacının tasarrufunda bulunduğu"na yönelik savunması üzerinde durularak, bu hususta tüm deliller değerlendirilmek sureti ile gerekli inceleme ve araştırma yapılıp, sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Davacının talebi olmaksızın mahkemece kabul edilen ziynet eşyası bedelinin yasal faizi ile birlikte davacıya iadesine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Akdi ilişkinin varlığının ispatı için yazılı delil sunulmayan davada “yemin” deliline dayanılmış olduğundan mahkemece, akdî ilişkinin varlığının kanıtlanması amacıyla davalıya yemin önerme hakkının bulunduğu davacıya hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar menfaat ve haklarını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğundan, ispat yükünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu iddia eden tarafa düşeceği- Hayatın olağan akışı içerisinde ziynet eşyasının davacı kadının üzerinde bulunması, evde saklaması olağan bir durum olacağından, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerektiği-
Boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin, kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğu sabitken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Kadın, dava konusu ziynetlerinin, eşi tarafından elinden alınarak bozdurulduğunu iddia etmişse de, bunu kanıtlamaya elverişli bir delil olmadığından istemin reddedilmesi gerektiği-
Davacı kadının ziynetlerin erkek tarafından alıkonulduğunu ve saklandığını ispat etmekle yükümlü olduğu- Zira, nitelikleri gereği ziynet eşyalarının ortak konuttan ayrılırken kadın tarafından götürülmüş olmasının hayatın olağan akışına uygun düşeceği-
Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise kendisinin işte olduğu sırada davacı tarafından müşterek evden ayrılırken götürüldüğünü savunmuş olup, davacı kadının, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını veya götürülmesine engel olunduğunu, ispat yükü altında olduğu- Kesinleşen boşanma davasında verilen hüküm ve bu hükme esas alınan tanık beyanları ile iş bu davada dinlenilen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davacı kadının, davalı kocadan gördüğü şiddet nedeniyle ziynet eşyalarını alamadan müşterek evden ayrılarak ailesinin yanına sığındığı anlaşıldığından, mahkemece, davacı kadın tarafından davaya konu ziynet eşyalarının davalı kocada kaldığının ispat edildiği gözetilerek, dava konusu ziynet eşyaları ve değerlerinin belirlenmesi suretiyle ulaşılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği- Çeyiz eşyaları yönünden ise, davacının dava açarken tercih hakkı bulunduğu, eşyaların aynen tesliminin isteyebileceği gibi bedelini de istenebileceği- Davacı da bu tercih hakkını kullanarak eşyaların bedelini istediğine göre, davacıya ait olan çeyiz eşyalarının tespit edilerek bu eşyalardan yıpranma bedellerinin düşülmesi sonucu belirlenecek bedele hükmedilmesi gerektiği-
İ.lı işlem iddialarının 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği; böyle bir belgenin yokluğu sebebiyle inançlı işlem iddiası kanıtlanamıyorsa, yazılı delil başlangıcı sayılacak nitelikteki bir olgunun varlığı halinde buna itibar edilmesi gerekeceği, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışma, gibi birtakım belgeler var ise ancak bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın tanık dahil her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği, ispat külfeti kendisinde olan davacının, dava dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu gözetilerek, yemin delili hatırlatılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın mal kaçırma amacı ile temlik yaptığının saptanması halinde uygulanabileceği- TMK. mad. 6 uyarınca herkesin iddiasını ispat etmekle mükellef olduğu ve temlikin muvazaalı yapıldığına yönelik iddianın kanıtlanmadığı gibi tarafların kardeşlerinin beyanlarından davalılara yapılan temlikin gerçek satış olduğu murisin mal kaçırma amacı ile hareket etmediği sonucuna varılacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-