Davalı vekilinin delil listesinde şirket defter ve kayıtlarına da dayanması karşısında, her iki tarafın ticarî defterleri, faturalar ve ödeme belgeleri üzerinde takip ve denetime elverişli bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Malen kaydı ile davalı adına düzenlenen bonoların asıl alacaklısı dava dışı şirket olup, davacı borçlunun lehtar davalıya değil de, lehtarın temsilcisi olduğu dava dışı şirkete borcu olduğu açık olduğundan tarafların buna ilişkin ikrarının dikkate alınması gerektiği- Tarafların asıl alacaklının dava dışı şirket olduğunu ikrar etmesiyle, kambiyo hukukuna ilişkin ilkelerin eldeki davada uygulama imkânı kalmadığı gibi, ikrarın da tarafları bağlayacağı- "Taraflar arasındaki temel ilişkinin ortadan kalkmadığı, bononun kıymetli evrak niteliğini ortadan kaldıracak bir durumun söz konusu olmadığı, sadece faturalara bakılarak bir sonuca ulaşılamayacağı, davacı dava konusu bonoları verdiğini kabul ediyorsa, mal almadığını ya da bono bedelini ödediğini ispat etmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Bonoda kural olarak ispat yükünün 'senedin bedelsiz olduğunu' iddia eden tarafa ait olduğu, ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı 'malen' kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı 'nakten' kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulması gerektiği; bu kayıtların aksinin savunulmasının senedin ta'lili (nedene, illete bağlanması) anlamına geldiği ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştireceği, senedi ta'lil edenin, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına gireceği- Senette borcun nedeni 'mal' ya da 'nakit' olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacağı, eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstleneceği, buna senedin ta'lili dendiği, bu anlamda 'ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma' anlamına geldiği-
Kur farkı talep edilebilmesi için taraflar arasında yapılmış bir sözleşmenin ya da bir uygulamanın mevcut olmasının gerekli olduğu-
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakan H.'nin hayatta iken tüm çocuklarına mallarını paylaştırdığı, davacılara da taşınmazlar verdiği, mirasçılardan mal kaçırma amacıyla hareket etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar ve dahili davalılar vekilinin istinaf üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, davacıların istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1).b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, dahili davalıların istinaf başvurusu HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kabul edilerek vekalet ücreti yönünden düzeltilerek davanın reddine karar verildiği-
Enjeksiyona bağlı düşük ayak sekelinin oluşması sonrasında tıbbi uygulama hatası iddiasıyla açılan tazminat davasında mahkemece yapılan incelemenin yeterli olup olmadığı- Aydınlatılmış onamın alınmasının gerekip gerekmediği-
Eser sözleşmesinin feshedilmediği veya işten el çektiği kanıtlanmadığı sürece imalatın yüklenici tarafından yapıldığının kabul edilmesi gerektiği- İş sahibinin, eseri kendisinin tamamladığını, yüklenicinin işi terk ettiğini, yani sözleşmenin sona erdiğini kanıtlamakla yükümlü olduğu- Tanık delili zayıf bir delil olup, tanığın bir vakıayı aklında tutması ya da gerçeği olduğu gibi aktarması zor olduğu gibi, davanın tarafları ile arasındaki kişisel ilişki gereği tarafsız davranmasının da zor olduğu- Davalı iş sahibi tarafından işlerin yüklenici tarafından tamamlanmadığı belirtilmiş olmasına rağmen buna dair bir delil tespiti yaptırılmadığı gibi işlerin yarım bırakıldığına dair tanık delili dışında başkaca bir delil de sunulamadığından, davalı iş sahibince işlerin yüklenici dışında kendisi veya 3. kişiler tarafından tamamlandığının ispat edilememiş sayılması gerektiği- Sözleşme konusu prefabrik ev maliyetinin sözleşme fiyatlarıyla bedelinin hesaplanması ve sözleşme dışı yapıldığı anlaşılan prefabrik ev bedelinin de taraflar arasında m2 birim fiyatı konusunda uzlaşma olmadığından vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca söz konusu evin yapıldığı yıl serbest piyasa fiyatlarına göre bedelinin hesaplanması için ek rapor alınarak bulunacak iş bedelinden kanıtlanan ödemelerin düşülerek sonuca gidilmesi gerektiği-
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispat etmekle yükümlü olduğu-
Davacıların dayandığı vekaletnamenin içeriği gereği taraflar arasındaki ilişki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi niteliğinde olmayıp, belirli bir işin yapılması konusunda yetki içerir vekaletname niteliğinde olduğu, tapulu taşınmazların alım ve satımlarının TMK'nın 706, TBK'nın 237, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve alıcısına herhangi bir hak bahsetmeyeceği, bu doğrultuda mahkemece tapu iptali ve tescil isteminin reddine ilişkin verilen kararın isabetli olduğu- Davacı lehine herhangi bir kazandırma olsaydı bunun da vekaletnamede yer almasının gerekli olduğu, vekaletnamede yer almayan ödeme iddiasının ise yine senetle ispat edilmesinin gerektiği, yazılı delil yoksa ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesinin olanaklı olduğu, somut olayda ödeme hususu tanık beyanlarıyla ispatlanamayacağından yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı kadının ziynet eşyasının erkek ve ailesi tarafından alındığını ve kendisine geri verilmediğini ispat yükü altında olduğu- Davacı kadının tanıklarının ziynetlere ilişkin beyanı bizzat görgüye dayalı olmayıp aktarımdan ibaret olduğu- Davacı kadının yemin deliline dayanmamış, gösterdiği diğer delillerle de dava konusu ziynet eşyalarının erkek tarafından elinden alındığını ve iade edilmediğini ispat edemediğinden davacı kadının ziynet alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-