Davacı tarafın, dava konusu taşınmazın yarısının davalıdan satın aldığını, satış parasının ödediğini iddia ettiğine göre, davacı satış ve ödeme iddiasını ispatlaması gerekeceği, dava değeri HMK’nin 200/1 maddesinde belirtilen sınırın üzerinde bulunduğundan kural olarak davacı tarafın iddiasını senetle ispatlaması gerekeceği- Senette yer alan bedelin, uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları ile YİBK kararlarının kapsamları ve TEFE-TÜFE endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlara, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması, Yargıtay'ın denetimine elverişli bu konuda uzman bilirkişilerden, bir hesap uzmanı, bir serbest muhasebeci ya da mali müşavir ve bir bankacıdan oluşturulacak kuruldan rapor alınması ve ödenen bedelin dava tarihindeki uyarlanmış güncel değerinin tahsiline karar verilmesi gerekeceği, davacının harici satış nedeniyle davalı yana ödediği harici satış bedelinin, ................ tarihinde yapılan kısmi pay devri ve taşınmazın devredilmeyen kısımları için yapılan ödemenin iadesinin talep edildiği nazara alınmak sureti ile yukarıda açıklanan denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekmekte iken yazılı gerekçelerle taşınmazın güncel değeri üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı- HMK ‘nin 26. maddesine aykırı olarak dava dilekçesinde toplam ................. TL alacak isteminde bulunulmasına rağmen, talebin aşılarak ............... TL’nin hüküm altına alınmasının doğru olmadığı-
Ecrimisilin haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle; (ecrimisil bedelinin) en azı kira bedeli, en fazlası 'mahrum kalınan gelir kaybının karşılığı zarar' olduğu- Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı faydanın (olumsuz zararın) ecrimisilin kapsamını belirleyeceği-
Taraflar arasındaki protokol çerçevesinde davacı tarafın satış bedelini ödediği yönündeki iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebileceği, bu hususta tanık dinlenemeyeceği, davacının kendi edimini yerine getirmediğinden satışa konu araç plakasının devrini ve cezai şartı talep edemeyeceği-
. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre Özel Daire bozma kararında işaret edildiği üzere yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmasının gerekip gerekmediği-
Mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda, kabulüne karar verilen bir kısım dairelerde, kiracıların oturduğu tespit edilmiş ise de, bahsi geçen dairelerin kim tarafından kiraya verildiği, kira bedeli ve kira bedellerinin kim tarafından tahsil edildiği açıklığa kavuşmadığı, başka bir deyişle, davacıların iddiasını ispatlayacak bir delil sunamadığı, bunun yanında yapılan keşifte, dava konusu bağımsız bölümde, mirasçı .......’ın oturduğu tespit edildiğinden, dava, davacılarca, yöntemince ispatlanamadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kusursuz sorumluluğa sahip olan davalı Bankanın, dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların keşideci eli ürünü olmadığının belirlenmesi hâlinde çek hamiline herhangi bir ödeme yapmakla yükümlü olmayacağı- Muhatap bankanın, ileri sürdüğü sahtelik iddiasının ispatı hâlinde, (5941 s. K. m. 3/3) yasal sorumluluk miktarı da dâhil olmak üzere hamile ödeme yükümlülüğü ortadan kalkacağı- Dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğine ilişkin uyuşmazlıkta ispat külfetinin, davalı Bankada olduğu nazara alınarak, HMK. m. 211/1-b çerçevesinde bilirkişi raporunda işaret edilen keşidecinin çek tanzim tarihine yakın tarihli, değişik amaçlarla atmış olduğu samimi mukayese imzalarını içeren belge asılları ve davalı tarafından fotokopi olarak sunulan evrakın keşidecinin ıslak imzalarını havi asıllarının teminiyle yapılacak bilirkişi incelemesi sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- "Süresinde ibraz edilen çeklerin ödenmediği takdirde muhatap davalı Bankanın haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olacağından zarar ve kusurun ispatının davacı üzerinde olduğu, bu nedenle çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğini ispat külfetinin davacı üzerinde bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İpotek alacağa bağlı bir hak olduğundan, tarafların alacağı ipotekle teminat altına alma konusunda anlaşmaları ve bu yöndeki iradelerini resmî şekilde işlem yaparak yerine getirmeleri gerektiği- Ortada, davacının dava dışı babasının veya babasının kurucu ortağı olduğu şirketin borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalı lehine dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiğine dair resmî şekilde düzenlenmiş ipotek akdi bulunmayıp aksine, davacının davalıdan aldığı borcun teminatı olarak ipotek tesis edilmiş olduğu, davalının da davacıdan alacaklı olmadığının kendi beyanı ile sabit olduğu anlaşıldığından, davacı ile davalı arasında davaya konu ipoteğe temel teşkil eden borç ilişkisinin mevcut olmadığı ve davacının davalıya borcu bulunmadığı anlaşıldığından davacının ipoteğin kaldırılması ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi yönündeki talebinin yerinde olduğu- Davacı vekilinin, "davalının davacının iradesine aykırı olarak ve davalı ile birlikte hareket ederek davacıya ait taşınmazda davaya konu ipoteği davacı adına vekâleten tesis ettiğini, tesis edilen bu ipoteğin dayanaksız ve temel ilişki yokluğu nedeniyle yolsuz olduğunu" ileri sürerek "ipoteğin terkini, borçlu olmadığının tespiti" taleplerinin yanında "tazminat isteği" de bulunduğu gözetildiğinde, eldeki davada taşınmazlara ipotek tesis etmeye dair vekil tayin edilen davalıya husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılacağı ve artık kadının kişisel malı kabul edileceği- Ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alanın kadına iade etmekle yükümlü olduğu- "Düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğu yönünde örf ve adetleri bulunduğunu" belirten davalının dinlettiği tanığın beyanı ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına yansıyan yaygın örf ve adet karşısında, daha köklü bir adetin varlığını ispatlayamadığı- Yerel Mahkemece verilen ilk kararda, düğünde davacıya takıldığı benimsenen 5 adet bilezik yönünden talep reddedilmiş ve davacı tarafından bu husus temyize konu edilmemiş olmakla, Özel Dairece davacı lehine bozma nedeni yapılmasının davalının kazanılmış hakkının ihlali mahiyetinde olduğu, taraflarca ileri sürülmemesi nedeniyle bu hususun re’sen nazara alınamayacağı- "Düğünde takılan takıların düğün masraflarına katkı mahiyetinde olduğu ve kime takıldıysa ona hediye verilmesi gayesi güdüldüğü, takılan tüm ziynet eşyasının kadına bağışlanmasının amaçlanamayacağı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Somut olayda, davalı tarafından inkâr edilen sözleşme ilişkisinin ve sözlü sipariş verildiği iddiasının, kesin ve yazılı deliller ile ispatlanamadığı; hatırlatılmasına rağmen akdin varlığı konusunda yemin teklif etme hakkının kullanılmadığı, dolayısıyla davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen direnme kararının yerinde ve doğru olduğu-
Vekil sıfatıyla hekim en hafif kusurundan dahi sorumlu görülebilmekte ise de, bu durumun, sorumluluğun diğer koşullarının taraf itirazlarını karşılar ve denetime açık şekilde ortaya konulması gerekliliğini ortadan kaldırmayacağı- Hekim hatası iddiasıyla açılan tazminat davasında mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarının yeterli ve taraf itirazlarını karşılar mahiyette olmadığı- Davacının klinik muayenesinin ve kesin teşhis için ihtiyaç duyduğu belirtilen radyolajik tetkiklerinin tamamlanması sağlanarak davacı tarafın ameliyatın olağan sonuçları dışında zararının gerçekten bulunup bulunmadığının tespiti ile davalı hekimin söz konusu zararın doğumuna elverişli kusurunun var olup olmadığının ortaya konulması gerektiği-