İ.lı sözleşmenin, yazılı şekilde yapılmasının yeterli olup resmi şekil şartı olmayıp ispat koşulu olduğu- Yazıl şekilde olmasa da yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgelerin varlığı halinde tanık ifadelerinin de delil olabileceği- Üçüncü kişilerin iyiniyeti ve davalının yaptığı temliklerin de dikkate alınması gerektiği-
Fazla çalışma alacağının, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olduğu- Tarafların uhdesinde bulunan ancak ibraz edilmeyen delillerin mahkemece re'sen getirtilmesinin, "taraflarca hazırlama ilkesine" (HMK. mad. 25) aykırı olacağı- Uyuşmazlık konusu fazla çalışma alacağının davacı tanık beyanlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmasının isabetli olduğu-
Önce gerçekleştirilen ve sonra iptal edilen forwarding işlemine davacının onay verdiği, sonra da iptalini talep ettiği hususunun ispatlanamadığı, e-posta yazışmaları ile ses kayıtlarından, davacı yetkilisi ile davalı banka personeli arasında bu yönde bir takım görüşmeler gerçekleştirildiği anlaşılmakta ise de, davalı yanca, davacı yanın bankaya yönelik icaba davetine uygun bir icabın ve buna bağlı bir kabulün gerçekleştiğini gösterir bir delil sunulmadığı gibi yine davacının kur bağlama işleminin iptaline yönelik bir talimatının da bulunmadığı anlaşılmakta olup, mahkemece davalı banka kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde de, davacının bu hususlarda yazılı yahut sözlü bir talimatının bulunmadığının saptandığı, bilirkişi incelemesi ile davalı bankanın defter kayıtlarında, işlem nedeniyle ortaya çıkan zararı davacı hesabına borç kaydederek muhasebeleştirmiş olduğunun belirlenmiş olması, forwarding işlemine davacının onay verip sonra da iptal ettiğine yönelik dayanakları ispat edilmediği sürece, taraflar arasındaki sözleşmenin, delil sözleşmesi kapsamında davalıyı ilzam eden bir delil niteliğinde olmayıp davanın tek başına ispatına da elverişli olmadığı- Davacı yanın, davalı bankadaki TL hesabındaki parayı, işlemin ertesi günü, ortaya çıkan zarara eşdeğer kabul edilen bir tutara yükseltmiş olmasının, dava konusu işlemin iptalinden kaynaklanan zarara ve dolayısıyla bu zararın oluşmasına neden olan işlemlere davacı yanca icazet verildiğini kabule elverişli olmadığı-
Davacı ile ilk el durumundaki dava dışı kişi arasındaki hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulabilmesi için bu kişinin tapu iptali davasında yer almasının zorunlu olduğu- İlk el durumundaki kişinin davada yer almasının sağlanması, davacı ile bu kişinin arasındaki temlikin inançlı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davacı tarafından bu kişiye yapılan temlikin inançlı olduğunun saptanması durumunda, son kayıt maliki davalının TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan evin davalı tarafından yıkıldığı ve aynı şekilde mevye ağaçlarının da davalı tarafından kesildiği iddiaları davacı tarafça yöntemince ispatlanamadığı gibi (davalının) kira sözleşmesi öncesi bilirkişi raporunda gösterilen kısmı kullandığı da usulü dairesinde ispat edilemediğinden, mahkemece, meyve ağaçları ile evin değeri üzerinden davalı aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği gibi kira sözleşmesinden önceki dönemi kapsar şekilde ecrimisil hesaplaması da yapılamayacağı- Mahkemece, ev ve meyve ağaçlarına yönelik tazminat talebinin reddi ile (gerektiğinde bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle) kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden dava tarihine kadarki döneme ilişkin ecrimisil alacağı hesaplanıp ondan sonra oluşacak sonuca göre karar vermesi gerektiği-
06/05/2005 tarihli “sözleşme ve taahhütname” başlıklı program yapım anlaşmasına dayanan tazminat istemi-
Muris muvazaası iddiasına dayalı davalarda, "temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu" davacı tarafın ispat etmesi gerektiği- Devir tarihinde 5 yaşında olan tanığın temliki bilebilmesinin mümkün olmadığı ve diğer davacı tanığının muvazaa iddiasını ispata yarar bir beyanda bulunmadığı, davanın kabulü halinde hak sahibi olacak davalı tanığı ve murisin dava dışı mirasçısının "yapılan devirlerin gerçek satış olduğunu" belirttiği anlaşıldığından, iddianın kanıtlanamadığı sonucuna varıldığı- Taraf tanıklarının beyanları yanında dosya bütün olarak değerlendirildiğinde, murisin amacının kızlarından mal kaçırmak suretiyle erkek evlatlarını koruyup kollamak olduğu sonucuna varılabilir mi?
Her ne kadar mahkemece, davacıya imza incelemesine esas belge asıllarını ibraz etmesi ya da bulundukları yerin bildirilmesi hususunda kesin süre verilmiş ise de kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükünün, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşeceği, bu durumda davacıya verilen kesin sürenin icapsız davet niteliğinde olmakla yerinde olmadığı-
Her ne kadar mahkemece, davacıya imza incelemesine esas belge asıllarını ibraz etmesi ya da bulundukları yerin bildirilmesi hususunda kesin süre verilmiş ise de kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmekte olduğu- Bu durumda davacıya verilen kesin sürenin icapsız davet niteliğinde olmakla yerinde olmadığı- Mahkemece, bonoda yer alan imzanın inkarı halinde 6100 sayılı HMK'nin 211. maddesinde belirtilen yöntem incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Çaplı taşınmazda el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkin davada, ecrimisil hesaplanmasında gözönüne alınan haksız ve hukuka aykırı şekilde taşınmaza el atılan tarihin ispatı külfetinin iddia edende olduğu- Davalının, o süreçte çekişme konusu daireyi kullandığının ispat edilemediği tarihlerin ecrimisil hesaplanmasında gözönüne alınamayacağı-