Tefhim edilen (direnme) kararda, hükmün sadece dava konusu edilen alacakları kapsadığı, yargılama giderleri ile ilgili hüküm fıkrası bulunmadığı, tefhim edilen hükmün gerekçe içermediği görüldüğünden, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliği ile başlayacağı- Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmanın hâkimin görevi olduğu, ancak hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermeyeceği veya hatırlatamayacağı, bu durumda mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesinin söz konusu  olduğu- Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, iş yerine giriş çıkışı gösteren belgelerin, iş yeri iç yazışmaların delil niteliğinde olduğu, ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerektiği- Tarafların üzerinde serbestçe taraf edebilecekleri, "taraflarca hazırlama ilkesi"ne tabi davada delil bildirmeyen davalı Belediyenin mahkemece iki kez müzekkere ile istenmesine rağmen fazla çalışmaya esas olabilecek vardiya ve izin çizelgeleri ile puantaj cetveli ve benzeri belgeleri göndermediği, ancak davacının Belediyenin işçisi olmadığını belirterek hizmet alım sözleşmeleri ile bir adet şartname gönderdiği, ayrıca davacıyı çalıştıran alt işverenlere de özlük dosyaları için yazı yazıldığı ancak müzekkerelerin biri hariç tebliğ edilemediği anlaşıldığından, mahkemece eksik araştırmayla kurulan bir hükmün söz konusu olmadığı ve mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu-
Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği- Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa ait olduğu- Hükmün gerekçesinde "temlikin bedelsiz olduğu" vurgulanmışsa da, muris muvazaasından söz edebilmek için bedelsizliğin yanında mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temliki yapmasının da gerekli olduğu- Mirasbırakanın mal kaçırma amacı davacı tarafından usulünce kanıtlanmadığından, davanın reddi gerektiği-
Mahkemece, davacı üçüncü kişinin, haczin yapıldığı yerde 2006 yılından beri faaliyette bulunduğu, ticaret sicil kaydı ile elektrik, telefon, doğalgaz aboneliklerinin de bu durumu doğruladığı, borçlunun ise farklı bir yerde faaliyet gösterdiği, mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğu, ispat yükü altında olan alacaklının mülkiyet karinesinin aksini kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı- Semenin, mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği- Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılarından mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan oğlu davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği kabul edilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği ve herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu- Davacı tanığı "temlikin muvazaalı olduğuna" dair bir beyanda bulunmadığı gibi, ikinci tanık listesinden dinlenilen davacı tanıklarının beyanlarına da itibar edilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Ehliyetsizlik, hata, hile, tehdit ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemi- İddiasını kanıtlayamayan ispat yükü kendisine düşen tarafın karşı tarafa en son delil olan yemin teklif etme hakkına sahip olduu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteği- Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği- Mirasbırakanın, mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulmadığı gibi dinlenen davacı tanıkları mirasbırakanın yokluk içinde öldüğünü, davalının alım gücü bulunduğunu bildirmiş olup  bu durumda, temlikin gerçek satış olduğu sonucuna varıldığı- Salt bedeller arasındaki farkın muvazaanın kanıtı olmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı dava konusu ziynetlerin davalı-kayınpederi tarafından alıkonulduğunu, davalı kayınpeder ise savunmasında "ziynetlerin davacı ile davalı tarafından bir kısmının birlikte harcandığını, kalan kısmında davacıda olduğunu" , davalı eski eş  de "ziynetlerin büyük kısmının davacının doktor masrafları, yol masrafları aile ziyareti, akraba ziyareti, alış veriş akrabalarına hediye alınması gibi sebeplerle davacı ile birlikte bozdurup harcandığını" beyan ederek "ziynetlerin bozdurulup harcandığını" kabul etmiş olup davalı eski eşin beyanları ile bunu destekler mahiyette tanık beyanları da nazara alınarak davalı kayınpeder yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, adı geçen diğer davalı eş ile birlikte sorumlu tutulmasının hatalı olduğu-
Davalı tarafça davaya konu edilen bedelin davacı ile aralarındaki başka bir ilişki için gönderildiği belirtilmekle, somut olayda vasıflı ikrarın bulunduğu- Bu durumda ispat yükünün kaparo olarak gönderildiğini iddia eden davacıda olduğu- Trafiğe kayıtlı araçların satış ve devrine ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, noterce re'sen düzenleme biçiminde yapılmasının zorunlu olduğu-
Aldatma (hile) ve korkutma (ikrah) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemi- Davacı tanıklarının beyanları nazara alındığında temlikin hile ve tehdit sonucu ile gerçekleştiği iddiası kanıtlanamadığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği- Mirasbırakanın 1989 yılında çekişme konusu 288 m2'lik taşınmazını davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 2004 yılında taşınmazları da 3. kişiye sattığı, mirasbırakanın terekesinde bir taşınmazın kaldığı ve mirasçılarına intikal ettiği, mirasbırakanın davacı çocukları ile herhangi bir anlaşmazlığının bulunmadığı, salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın ispatı için yeterli bulunmadığı- Hal böyle olunca, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiası TMK'nun 6. ve HMK'nun 190.maddeleri uyarınca usulünce kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Kabule göre de, davanın kabulü halinde keşfen belirlenen dava değeri üzerinden nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken, maktu harca hükmedilmesi doğru değildir.