Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamayacağı ve yargılama yapılamayacağı- Yargılama sırasında yapılan tebligatlarla ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerektiği- Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemesi gerektiği- Dava dilekçesi tebliğ edilmişse de her parselin ayrı ayrı dava konusu olduğunun gözden kaçırıldığı, tebligatın bilinen en sonra adrese yapılması gerektiği, yargılamanın başında “Bozca köyü” adresine tebligatın yapıldığı, taşınmazın değerinin görev sınırını geçmesi nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek bu kararın da “Bozca köyü” adresine tebliğ edildiği, ancak Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karara ilişkin tebligatın bilinen en son adrese değil, doğrudan MERNİS adresi şerhi ile tebligatın muhtarlığa bırakıldığı, yine Yargıtay onama kararının ve karar düzeltme dilekçesinin de doğrudan MERNİS adresine yapıldığı dikkate alındığında davalıya yapılan bu tebliğlerin usulüne uygun olmadığı ve bu nedenle kararın davalı yönünden kesinleştiğinden söz edilemeyeceği-
Davacıya, tapu kayıt maliki olan davalıların veraset ilamını sunmak üzere süre ve imkan verilmesi gerektiği; davada yer almayan tüm tapu kayıt maliki mirasçıları davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği; dava konusu taşınmazda payı olan kişinin yargılama sırasında üçüncü kişiye devrettiği gözetilerek, davacıya seçimlik haklarından hangisini kullanmak istediğinin sorulması gerektiği; yeni malike karşı davaya devam etmek istemesi halinde, çekişmeli taşınmazın yani paydaşı olan kişiye husumet yöneltmesi için davacı tarafa süre ve imkan tanınması gerektiği, bundan sonra mahallinde yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımıyla keşif yapılarak, bilirkişi ve tanıklardan tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazlar yönünden kayıt malikleri ya da mirasçıları arasında tapu dışı taksim yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hangi tarihte yapıldığı ve her bir parselin taksimde kime isabet ettiği, kim ya da kimlerin ne zamandan beridir bağımsız olarak taşınmazlara zilyet oldukları, özellikle davacıya pay satışı yapan ölü kayıt malikin çekişmeli taşınmazın taksim sonucu isabet edip etmediği hususları ayrı ayrı sorulup saptanmalı ve toplanacak tüm deliller ile birlikte sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacı tarafından taşınmaza özgü olarak düzenlenen vekaletnamede açıkça “taşınmazda bulunan hak ve hisselerimin tamamını veya bir kısmını dilediği kişi veya kişilerce dilediği bedel ve şartlarla ipotekli (65.000. TL ipotek bedelli) olarak satmaya” ifadesine koyu renkli yazı ile yer verilmiş olup somut olayda satış işlemini gerçekleştiren tapu memurlarının vekaletnamenin okunması ve değerlendirilmesinde gerekli özeni göstermediği, bu ifadeyi ve verilen yetkinin kapsamını sorgulama ve açıklattırma yoluna gitmediği dikkate alındığında tapu memurlarınca işlemin yöntemine uygun olarak gerçekleştirildiği yönünde tespitlere katılmanın mümkün olmadığı, bu nedenle ilgili tapu memurlarının kusurlu davranışları nedeniyle davalı Hazine'nin de davacının zararından sorumlu tutulması gerektiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
11. HD. 12.09.2022 T. E: 2021/3694, K: 5748
Davacıların payına isabet eden değer üzerinden davalının sorumlu olduğu miktar belirlenerek, bu miktar üzerinden, davalı taraf aleyhine yargılama gideri, harç ve vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının isabetli olmadığı- Davalı tarafından açılmış tespit davası ya da muhdesatın aidiyetine yönelik bir dava bulunmadığı halde, sadece davalı tarafın dosyadaki savunması ve toplanan deliller doğrultusunda sanki bir tespit davası var gibi kabul edilerek tapu iptali ve tescil kararı ile birlikte taşınmaz üzerindeki ağaçlara yönelik davalıya aidiyatıyla ilgili beyanlar hanesine şerh verilmesinin doğru olmadığı-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir... Dinlenen tanık beyanları ile mirasbırakanın birlikte oturduğu davacı oğlu ve eşinden mal kaçırmasını gerektirecek bir sebep ileri sürülmediği gibi dinlenen davalı tanıklarının beyanları ile dava konusu taşınmazların temlikinin ekonomik olarak aileden dışlanan kızıının mağduriyetini gidermek, oğluna yapılan kazandırmaları dengelemek amacıyla yapıldığı, mirastan mal kaçırma kastının bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Tapusuz taşınmazlar menkul mal hükmünde olduğundan, tedavülleri için zilyetliğin naklinin zorunlu olduğu- Somut olayda çekişmeli taşınmazların kök murisler tarafından, anılan senetlerle davalılara satıldığı, senetlerin çekişmeli taşınmazlara aidiyet olduğu, bu satışa istinaden taşınmazların davalılar adına tespit edildiği anlaşılmakta ise de, bozma kararı sonrası yapılan keşifte alınan mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre, çekişmeli taşınmazların zilyetliğinin davalılara malik sıfatıyla devredilmediği, davalıların murislerin nam ve hesabına murisler ile birlikte taşınmazda zilyet oldukları anlaşıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın reddinin gerektiği-
Dava dilekçesinde davacı asilin medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun olduğu iddia edildiğinden ve yargılama öncesinde de davacının vesayet altına alındığı görüldüğünden, mahkemece bu hususun re'sen gözetilmesi ve değerlendirilmesi gerektiği- Dava konusu senedin tanzim tarihi itibariyle davacının medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunun tespiti için mahkemece davacı asile ait belirtilen tarih itibariyle hastane raporları, kullandığı ilaçlar usulünce temin edildikten sonra, dosya ilgili belgelerle Adli Tıp Kurumuna gönderilerek alınacak rapor değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Çekten dolayı borçlu olunmadığına ilişkin menfi tespit davasında, davacı, "davaya konu çekin harici araç satış sözleşmesi uyarınca verilmesi kararlaştırılan çek olduğunu, çekin seri numarasının sözleşmede verilmesi kararlaştırılan çekin seri numarası ile aynı olduğunu, çekin araç satışına ilişkin verildiğini, araçların teslim edilmemesi nedeniyle anılan çekten dolayı müvekkili şirketin borçlu olmadığı" iddia edilmiş ise de, sözleşme davacı ile davalı şirket arasında imzalandığından ve çekte lehdar olarak görünen davalının sözleşmede imzası bulunmadığından, sözleşmede yer alan karşılıklı edimlerin bu davalı yönünden bağlayıcı olmadığı- Sözleşmenin imzalandığı tarihte davalı şirket yetkilisi davalı ile bu davalının kardeş olmasının, davalı kardeşin sözleşmenin içeriğini kabul ettiği anlamına gelmeyeceği- "Harici araç satış sözleşmesinin davalı şirketin yetkilisi davalı tarafından imzalandığı, davalıların kardeş oldukları, menfi tespit talebine konu çek ile sözleşmede teslimi kararlaştırılan çekin seri numarası ve miktarının aynı olduğu, hayatın olağan akışı gereği sözleşme içeriğinin davalı kardeş tarafından bilindiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-