Özel hastanenin devrinin Özel Hastaneler Yönetmeliği'nin 69. maddesinde düzenlendiği, 27.03.2002 tarihinde Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Yönetmeliğin 69. maddesi değiştirilerek; " Her ne sebeple olursa olsun devir talep tarihi itibariyle aktif olarak faaliyet göstermeyen özel hastaneler devredilemez” düzenlemesinin getirildiği- Özel hastanenin faaliyetinin 20.03.2015 tarihinde askıya alındığının görüldüğü- Bu durumda, ... kuruluşunun ruhsat devrinin, devir talep tarihi itibariyle aktif olarak faaliyet gösterme şartına bağlanmış olduğu- Devir tarihi itibariyle aktif olarak faaliyet göstermeyen (faaliyeti askıya alınmış bulunan hastanelerin) devredilemeyeceği- Ancak, özel ... kuruluşu ruhsatının icra dairesi tarafından satış işlemleri 21/03/2014 tarihinden önce başlatılmış ise, talep tarihinde aktif olarak faaliyet gösterme şartı aranmaksızın ruhsat devrinin gerçekleştirilebileceği- İİK'nun 78/1. maddesi uyarınca, “Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı haciz konmasını isteyebilir”, aynı kanunun 106. maddesinde ise; “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir” düzenlemeleri mevcut olup, satış işlemi ancak hacizli mal üzerinden yapılabileceğinden, haczin, satış işlemlerinin başlangıcı olduğunun kabulü gerektiği-
Borçlunun, şikayete konu taşınmazın bulunduğu yerde oturması zorunlu olmadığından, sosyal ve ekonomik durumuna uygun daha mütevazi semtlerde edinebileceği meskenin değerinin de bilirkişi marifeti ile tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesinin önem arz edeceği- Mahkemece; öncelikle borçlunun haciz anında kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kimler olduğu, bu kişiler adına aktif olarak kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığının belirlenmesi suretiyle, haciz tarihinde borçlu ile aynı çatı altında yaşayan ve borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kişilerin de sosyal ve ekonomik durum raporu ile tespitinin yapılması, iş bu tespite göre borçlunun haline münasip alabileceği ev değeri belirlenerek, bu değerler arasında karşılaştırma yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin "90.000,00 TL" olduğu, borçlunun haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedelin ise "60.000,00 TL" olduğu belirtildiğinden, borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip haline münasip meskeni edinebileceği evi 60.000,00 TL’ye alabileceği saptandığından, İİK. mad. 82/2 gereğince mahcuzun 60.000,00 TL’den az olmamak üzere satılmasına ve 60.000,00 TL’nin borçluya, kalanının ise alacaklıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, borçlunun haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirleneceği- Raporda şikayete konu mahcuzun borçlunun haline münasip olduğu belirtmekle birlikte borçlunun haline uygun alabileceği ev değeri net ve kesin olarak tespit edilmediği gibi alt sınır itibariyle de mevcut meskenle arasındaki farkın ayırt edici olmadığı görüldüğünden, mahkemece bilirkişiden İİK.'nun 82/2. maddesine uygun olarak rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi için kararın bozulması gerekeceği-
Ancak bağımsız bir kat irtifakına geçilmemiş arsa vasfında olan taşınmazda bulunan borçlu hissesinin değeri tespit edilebilmesi için, arsa ile arsa üzerinde bulunan yapının toplam değerinin birlikte tespit edildikten sonra, bu değerden borçlu hissesine düşen miktar belirlenmek suretiyle hesap edileceğinden, şikayete konu taşınmaz tapu kaydında bağımsız bölüm olarak kayıtlı olduğundan bilirkişi tarafından bağımsız bölüm değeri ve haline münasip alınacak ev değerinin hesaplanması gerekirken arsa payı bedeli tespiti ile düzenlenen bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece, şikayete konu bağımsız bölümün satılarak borçlunun haline münasip ev alması için gerekli olan miktarın kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde taşınmazın 2/32 hissesine konulan haczin kaldırılması yönünde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Mahkemece; İİK.'nun 82. maddesinde belirtilen ilkeler ışığında gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra, borçlunun ve ailesinin geçimini sağlaması için yeterli arazi miktarı ile arazi üzerinde yetiştirilebilen ürün de dikkate alınarak, borçlunun, İİK.'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 4.ve 7. bentleri kapsamında faaliyetlerini sürdürebilmesi için traktöre ihtiyacı olup olmadığı, ihtiyacı varsa şikayete konu traktörün kıymeti ve borçlunun haline münasip traktörü alabilmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, traktörün kıymeti, borçlunun haline münasip traktörün bedelinden fazla ise satılmasına, satış bedelinden İİK.'nun 82. maddesinde nitelikleri belirlenen traktörü alabilmesi için gerekli olan paranın borçluya bırakılmasına, kalanın hak sahiplerine ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, borçlu belediyenin haczedilen taşınmazların tapu kayıtları getirtilerek, taşınmazlar üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle taşınmazların kamu hizmetlerinde fiilen kullanılıp kullanılmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İl Özel İdaresinin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde edilen gelirleri, vergi, resim ve harçları, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallarının haczedilemeyeceği düzenlendiğinden, bunların dışında kalanların haczedilebileceğinin kabulü gerektiği- Borçlu İdarece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılmasının "haczedilmezlik hakkından feragat" olarak kabul edilmesi gerektiği- Havuz hesabı niteliğinde olmadığı tespit edilen hesap yönünden haczin kaldırılması; değerlendirme yapılamayan hesaplar yönünden; ispat yükü borçluya ait olduğundan haczedilen banka hesabına yatan ve hesaptan çıkan paralarla ilgili kayıt ve belgelerin borçludan istenerek hesapta olan paraların nitelikleri bilirkişiden ek rapor alarak belirlenmesi, hesapların haczi kabil olan ve olmayan paraların birlikte bulunduğu havuz hesabı niteliğinde olması halinde bu hesaplar yönünden de şikayetin reddine, hesaptaki paraların tümünün haczi mümkün olmayan paralardan oluşması halinde şikayetin kabulüne karar verilmesi gerektiği- İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup infaz edilecek kısmın yorum yoluyla belirlenemeyeceği ve bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça yazılmasının zorunlu olduğu-
Belediye hesabındaki paradan değişik tarihlerde, değişik yerlere ödeme yapılmış olmasının, hesabın, havuz hesabı olduğunu göstermeyeceği-
Avukatın mesleğinde kullandığı bir hesabın haczedilmezliğinin, ancak fiili durumunun tespiti ile belirlenmesi gerektiği ve bu konuda ispat yükünün borçluya düştüğü- Haczedilen hesabın mesleğinden kaynaklı harcamalar için kullanıldığını borçlu avukatın ispatlaması gerektiği- Borçlu avukatın haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılmasının, "haczedilmezlik hakkından feragat" olarak kabul edilmesi gerektiği- Avukatlık mesleği için lüzumlu olan vergi ödemeleri, icra ödemeleri, ücretler gibi paraların olduğu haciz konulan hesapta ayrıca kişisel olarak aidat, kırtasiye, sağlık hizmetleri, gıda, fatura .. gibi harcamaların da bu hesaptan yapıldığı, haciz konulan hesabın havuz hesabı olduğu, sadece mesleğin lüzumu için gerekli şekilde kullanılmadığı anlaşıldığından, şikayetin reddi gerektiği-