«Meskeniyet şikâyeti» üzerine, icra mahkemesinin -bilirkişi aracılığı ile- taşınmazın niteliklerini ve değerini tesbit etmesi, şikâyetçinin sosyal ve ailevi durumuna göre ihtiyacını karşılayacak bir evi kaç liraya alabileceğini belirlemesi ve taşınmazın değeri ile borçlunun ihtiyacı için alınabilecek meskenin değerini karşılaştırması ve taşınmazın takdir edilen değerden daha düşük bir fiatla mesken temini mümkün olduğu takdirde «evin satılmasına ve haline münasip evi alması için satış bedelinden gerekli paranın borçluya ödenmesine» aksi takdirde -yani, borçlunun ihtiyacı için alınabilecek meskenin değerinin, taşınmazın değerinden daha az olmaması halinde- «haczin kaldırılmasına» karar verilmesi gerekeceği–
Kooperatiften alacaklı olan kişilerin, kooperatif ortaklarına haciz ihbarnamesi göndererek «kooperatife ödeyecekleri aidat paralarını» haciz edemeyecekleri ve kooperatifin ve ortakların gönderilen haciz ihbarnamelerinin -süresiz şikayet yoluyla- iptalini istemekte hukuki yararlarının bulunduğu–
Kişisel hak niteliğindeki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden doğan hakkın, tapu kaydına işlemekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanacağı, Tapu Kanununun 95. ve MK’nun 1009. maddeleri uyarınca beş yıl süre ile üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceğinden bu süre dolmadan alıcının dava açıp taşınmazını adına tescilini sağladıktan sonra, üçüncü kişiler tarafından taşınmazı satmayı vaad etmiş olan (önceki malikin) borcundan dolayı taşınmaz üzerine -satış vaadinin tapuya şerhinden sonra- konulmuş olan hacizlerin kaldırılmasını icra mahkemesinden isteyebileceği -Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin, tapuya şerh edilmiş olsa dahi, alıcı adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe, mülkiyetin alıcıya geçmesini sağlamadığından, tapuda malik görünen satıcının borcundan dolayı taşınmazın tapu kaydına haciz konulmasını, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin önlemeyeceği–
Takibe taraf olmayan üçüncü kişilerin «üzerine haciz konulan kendilerine ait şeylerin -araçların, hesaptaki paranın, post makinesine ait hesapların, hisse senetlerin vb.- kendilerine ait olduğu» iddiası ile icra mahkemesine yaptıkları başvuruların «istihkak davası» niteliğinde olduğu, HUMK. 76 (şimdi; HMK. 33) uyarınca, hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan, «şikayet» adı altında yapılmış olan başvurunun «istihkak davası» prosedürüne göre incelenmesi gerekeceği–
İdari yargıda, kamu hizmetine tahsis kararının iptali için dava açıldığında, bu davanın sonucunun «bekletici mesele» yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği–
Dosyadaki paranın alacaklı tarafından çekilmiş olmasının, borçlunun ileri sürdüğü haczedilmezlik şikayetinin incelenmesini önlemeyeceği–
Üçüncü kişi taşınmaz malikinin «borçlu olmadığı halde, taşınmazına konulmuş olan haczin kaldırılması» konusundaki isteminin şikayet niteliğinde olduğu, üçüncü kişinin bu istemini İİK. 16/II uyarınca «süresiz şikayet» yoluyla ileri sürülebileceği, bu amaçla «istihkak davası» açamayacağı–
Belediyelerin «kendiliğinden kamuya tahsisli» taşınır ve taşınmaz mallarının, ayrıca kamuya tahsis kararına gerek bulunmadan haczedilemeyecekleri–
İcra memurunun bir malın haczedilip haczedilemeyeceğini takdir edemeyeceği, alacaklının haciz isteğini yerine getirmek zorunda olduğu, «haczedilen malın haczedilmemesi gereğini» ancak borçlunun şikâyet yolu ile icra mahkemesine bildirebileceği–