Açıkça itiraz ve şikâyetten vazgeçilmeksizin, borcun cebri icra tehdidi altında ödenmesinin itiraz ve şikâyetin esasının incelenmesine engel olmadığı- Haciz ihbarnamesi tebliği üzerine üçüncü kişi tarafından dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmesi iradi nitelikte bir ödeme sayılamayacağından, şikâyet tarihinden önce dosya borcunun ödenmesinin haczedilmezlik şikâyetinin esasının incelenmesine engel olmadığı-
MTV alacağının yediemin ücretinden önce ödenip ödenmeyeceği hususu icra mahkemesinde şikâyet yolu ile çözülebilirse de; yediemin ücretinin tespitinde yedieminin kendi tarifesi yerine Adalet Bakanlığınca belirlenen ücret tarifesinin uygulanacağına ilişkin belirleme ve yediemine ödenecek ücretin ne kadar olacağının tespit edilmesinin genel mahkemelerde yapılacak yargılama ile çözülebileceği-
İlk Derece Mahkemesi’nce şikayetçi borçlular vekili adına çıkartılan duruşma gününü bildirir tebligatın, “… tebliğ anında adresinde bulunmaması, çarşıda olması sebebiyle daimi işçisi ... imzasına tebliğ edilmiştir” şerhiyle tebliğ edildiği, borçluların istinaf dilekçesinde, anılan tebligatın, tebliğ yapılan kişinin vekilin çalışanı olmadığından bahisle usulsüz olduğunu ileri sürdüğünün anlaşıldığı, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi’nin gerekçesinde, borçlular tarafından sunulan yenileme dilekçesinde duruşma günü tebligatının usulsüz olduğuna yönelik bir iddia bulunmadığından süresi içerisinde yapılmayan usulsüz tebligat iddiasının istinaf aşamasında dinlenemeyeceği belirtilmiş ise de; İİK’nın 16. maddesinin, icra ve iflas dairelerinin işlemleri hakkında olduğu nazara alındığında, mahkemece yapılan tebligat işleminin usulsüz olduğuna yönelik iddia yönünden uygulama alanı olmadığının kabulü gerekeceği, o halde; borçluların duruşma günü tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin iddialarının gerekirse zabıta araştırması yapılarak değerlendirilmesi ve iddianın doğru olması halinde usulüne uygun duruşma günü tebliğ edilerek yargılama yapılması maksadıyla kararın bozulması gerekeceği- İİK'nın 169/a-1. maddesinin son cümlesine göre ise; icra mahkemesi hakiminin, yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı vereceği, bu nedenle borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilemeyeceği, hal böyle olunca mahkemece, borçluların yetki itirazı ve şikayetlerinin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu talepler hakkında da davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 348/1 maddesi gereğince istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen tarafın, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabileceği, istinaf yoluna asıl başvuran tarafın, buna karşı iki hafta içinde cevap verebileceği, pandemi nedeniyle 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi uyarınca 13/03/2020 tarihinden itibaren 30/04/2020 tarihinde kadar diğer sürelerle birlikte HMK’da belirlenen istinaf sürelerinin işlemesinin durduğu, 30/04/2020 tarih ve 31114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla durma süresinin 15/06/2020 tarihine kadar uzatıldığı, 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesi ile bu sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağı, durma süresinin başladığı tarih itibariyle, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacağı, bu nedenle 15/06/2020 tarihine kadar duran sürelerin bu tarihten itibaren yeniden işlemeye başladığı, uzamış sürenin son gününün ise 30/06/2020 tarihi olduğu, incelenen dosyada, karşı tarafın istinaf başvuru dilekçesinin 20/04/2020 tarihinde davalı alacaklılar vekiline tebliğ edildiği, alacaklılar vekili tarafından 29/06/2020 tarihinde katılma yolu ile istinaf dilekçesinin sunulduğu görülmekle gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinde sunulduğunun anlaşıldığı-
Bozma ilamı doğrultusunda, borçlunun, nakdi krediler yönünden itfa itirazında bulunduğu tarih itibariyle ... TL borcu olduğunun ve ayrıca gayri nakdi krediler yönünden ... tarihi itibariyle sorumluluk tutarının ...TL olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin kısım yönünden icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, infazda güçlük ve tereddüt oluşturacak biçimde .... TL ve bu bedele işlemiş faiz yönünden itfa sebebiyle icranın geri bırakılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İstihkak davaları icra mahkemesinde görülen işler ivedi işlerden sayıldığından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu- Takip borçlusu şirket hakkındaki iflas davasının sonucunda verilecek iflas kararı kesinleştiğinde, borçlu hakkındaki icra takipleri düşeceği için dava konusu haciz de ortadan kalkacağından, dolayısıyla dava konusuz kalacağından istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği, bu durumda, iflas kararı, istihkak davasının şartlarına doğrudan etki edeceği için mahkemece, iflas davasının sonucu bekletici mesele yapılarak oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, hüküm kısmında gerekçede belirtilen miktardan farklı bir miktarda asıl alacak yönünden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi sonucunda kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiğinin görüldüğü, bu durumun bozma sebebi olduğu-
İcra müdürlüğünün tescile hazırlık işlemi olarak tedbir kararının etkisini, tasarrufun iptali davasında tedbire karar veren mahkemeden sormasının olağan olduğu ve bunun için talep de şart olmadığı-
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 32/son maddesindeki gibi özel kanununda açıkça düzenlenmedikçe bilirkişi raporu, harita vb. belgelerin hükmün eki sayılmasına karar verilemeyeceğinden, Mahkemece “-.......... tarihli bilirkişi raporunun kararın eki sayılmasına," şeklinde hüküm oluşturulması hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespitine ilişkin şikâyetin usulsüz tebligat şikayeti olmayıp "bir hakkın yerine getirilmemesi" ile ilgili olduğu ve süresiz olarak şikâyet konusu yapılabileceği- Şikayet üzerine, gerçek tebliğ tarihinin tespit edilerek, borçlunun icra dairesine yaptığı itirazın süresinde olup olmadığının belirlenmesi gerektiği- Tebligat Kanunu m. 21/1'e göre yapılan tebligatlarda (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayıldığı- Tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde her somut olayın özelliği, oluş şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup bu iddianın tahkik edilmesi gerektiği, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksinin her türlü delille ispatlanabileceği- PTT’nin web sitesinden alınan bilgi amaçlı olan kayıtlara itibar edilerek şikâyetin kabulüne karar verilemeyeceği, bunun yerine, ilgili PTT müdürlüğünden şikâyet konusu tebligat ile ilgili kayıtlar getirtilerek, alınacak cevaba göre ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespit edilmesine ilişkin şikâyet hakkında bir karar verilmesi gerektiği- "Borçlunun isteminin usulsüz tebliğ şikâyeti olmayıp, ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespiti olarak nitelendirilmesi gerektiği, ödeme emri tebligat parçası üzerinde tebliğ tarihinin maddi gerçekliğe aykırı olduğu, muhtara teslim tarihinden bir gün öncesinin 2 nolu ihbarın kapıya yapıştırılma tarihi olamayacağı, ödeme emrinin muhtara teslim tarihin edilen tarihte tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, mahkemece yapılan incelemenin yeterli olduğu gerekçesi ile direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-