İstihkak davasına ilişkin temyiz incelemesinin duruşmalı yapılamayacağı- Gemi bağlama avansı da yatırılırken açıkça dava konusu geminin satışı talep edilmediğinden ve hacizden 6 ay süre geçtikten hacze konu tüm menkul- gayrimenkulün satışı istenerek satış avansı yatırıldığından menkuller üzerindeki haczin istihkak davası açılmadan önce düştüğü, bu durumda davanın ön koşul yokluğundan reddi gerektiği-
Bozma kararına karşı hangi gerekçeyle direnildiğine, kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmezken, ispat külfeti kendisine ait olan borçlu tarafa, mahcuzların hazır edilmeleri hakkında gerekli meşruhatı havi herhangi bir ihtar tebliğ edilmeksizin diğer 5 araç yönünden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadığına ilişkin bozma sebebi yönünden direnme gerekçesi oluşturulduğu uyuşmazlıkta; borçlu vekili tarafından 9 adet araç yönünden haczedilmezlik şikâyetine başvurulduğu, ancak her bir aracın ayrı ayrı haczedilmezlik şikâyetine de konu edilebileceği de gözetildiğinde, bu hâliyle anılan direnme kararının Anayasa'nın ve Kanun’un aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemeyeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, gerekçede şikayetçiler hakkında açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiş ise de, hüküm kısmında anılan kişiler yönünden açılan davanın HMK’nun 114/1-h maddesi uyarınca hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi sonucunda kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiğinin görüldüğü, o halde, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması HMK'nın 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olup, anılan çelişki giderilmek suretiyle yeniden hüküm tesisi için Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasının gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesi kabulüne göre de, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verildiği halde, birleşen dosyalar yönüyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, bozma kararına uyulduğu, bilirkişiden alınan .......... tarihli ek rapora itibar edilerek “ Davanın kabulü ile ........... İcra Müdürlüğünün ............. Esas sayılı dosyasında yer alan .............. tarihli kapak hesabının ..........-TL olması gerektiğinin tespitine, fazlayı aşan kısmının iptaline ” şeklinde karar verildiği, bozmadan önceki kararın sadece alacaklı yanca temyiz edildiği gözetildiğinde, mahkemece, .......... tarihli ilk hükümdeki miktardan daha azına hükmedilmesinin “aleyhe hüküm verme yasağı”na aykırı olduğunun anlaşıldığı, o halde; mahkemece, yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Taşınmazın tapu kaydında bulunan ipoteğin mahiyeti- İcra mahkemesince bozma kararında yapılması gerektiği belirtilen araştırma ve incelemeler yapıldıktan sonra toplanan yeni deliller göz önüne alınarak Özel Daire bozma kararında işaret olunan gerekçeyi karşılamak için önceki kararda yer almayan ve Özel Dairenin denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile “direnme” olarak adlandırılan kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma kararı sonrası yeni delile dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu-
Menfi tespit davasının kabulüne ilişkin kararla birlikte takibin duracağı, Yargıtayca kararın bozulması halinde dahi takip durmaya devam edeceği, menfi tespit davasının takibin kesinleşmesinden sonra açılmış olması ya da söz konusu kararın  bozulmasının İİK'nun 72/5. maddesinin uygulanmasını ortadan kaldıracak bir durum olmadığı, alacaklı tarafından daha önce başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinin derdest olduğu anlaşıldığına göre mahkemece borçlunun şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İstihkak davasına ilişkin temyiz incelemesinin duruşmalı yapılamayacağı Haczin, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapılmaması, üçüncü kişi şirketin ticaret sicil adresinde, üçüncü kişi şirket ortağı huzurunda yapılması, borçlunun haciz mahallinde bulunmaması, borçlu ile üçüncü kişi ortakları arasında bağ bulunmaması karşısında, mülkiyet karinesinin davacı üçüncü kişi lehine olacağı- Davalı alacaklı tarafından, üçüncü kişi ile borçlu arasında danışıklı işlemler olduğu iddia edilmesine rağmen, muvazaa iddiasını ve karinenin aksini ispat edebilecek yeterli delilin dosyaya sunulamadığı- Davacı üçüncü kişi hacze konu malları davadışı ihale alıcısından noterde düzenlenmiş satış sözleşmesi ile satın aldığından davanın kabulü gerektiği-
Açıkça itiraz ve şikâyetten vazgeçilmeksizin, borcun cebri icra tehdidi altında ödenmesinin itiraz ve şikâyetin esasının incelenmesine engel olmadığı- Haciz ihbarnamesi tebliği üzerine üçüncü kişi tarafından dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmesi iradi nitelikte bir ödeme sayılamayacağından, şikâyet tarihinden önce dosya borcunun ödenmesinin haczedilmezlik şikâyetinin esasının incelenmesine engel olmadığı-
MTV alacağının yediemin ücretinden önce ödenip ödenmeyeceği hususu icra mahkemesinde şikâyet yolu ile çözülebilirse de; yediemin ücretinin tespitinde yedieminin kendi tarifesi yerine Adalet Bakanlığınca belirlenen ücret tarifesinin uygulanacağına ilişkin belirleme ve yediemine ödenecek ücretin ne kadar olacağının tespit edilmesinin genel mahkemelerde yapılacak yargılama ile çözülebileceği-
İlk Derece Mahkemesi’nce şikayetçi borçlular vekili adına çıkartılan duruşma gününü bildirir tebligatın, “… tebliğ anında adresinde bulunmaması, çarşıda olması sebebiyle daimi işçisi ... imzasına tebliğ edilmiştir” şerhiyle tebliğ edildiği, borçluların istinaf dilekçesinde, anılan tebligatın, tebliğ yapılan kişinin vekilin çalışanı olmadığından bahisle usulsüz olduğunu ileri sürdüğünün anlaşıldığı, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi’nin gerekçesinde, borçlular tarafından sunulan yenileme dilekçesinde duruşma günü tebligatının usulsüz olduğuna yönelik bir iddia bulunmadığından süresi içerisinde yapılmayan usulsüz tebligat iddiasının istinaf aşamasında dinlenemeyeceği belirtilmiş ise de; İİK’nın 16. maddesinin, icra ve iflas dairelerinin işlemleri hakkında olduğu nazara alındığında, mahkemece yapılan tebligat işleminin usulsüz olduğuna yönelik iddia yönünden uygulama alanı olmadığının kabulü gerekeceği, o halde; borçluların duruşma günü tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin iddialarının gerekirse zabıta araştırması yapılarak değerlendirilmesi ve iddianın doğru olması halinde usulüne uygun duruşma günü tebliğ edilerek yargılama yapılması maksadıyla kararın bozulması gerekeceği- İİK'nın 169/a-1. maddesinin son cümlesine göre ise; icra mahkemesi hakiminin, yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı vereceği, bu nedenle borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilemeyeceği, hal böyle olunca mahkemece, borçluların yetki itirazı ve şikayetlerinin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu talepler hakkında da davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-