3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 32/son maddesindeki gibi özel kanununda açıkça düzenlenmedikçe bilirkişi raporu, harita vb. belgelerin hükmün eki sayılmasına karar verilemeyeceğinden, Mahkemece “-.......... tarihli bilirkişi raporunun kararın eki sayılmasına," şeklinde hüküm oluşturulması hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespitine ilişkin şikâyetin usulsüz tebligat şikayeti olmayıp "bir hakkın yerine getirilmemesi" ile ilgili olduğu ve süresiz olarak şikâyet konusu yapılabileceği- Şikayet üzerine, gerçek tebliğ tarihinin tespit edilerek, borçlunun icra dairesine yaptığı itirazın süresinde olup olmadığının belirlenmesi gerektiği- Tebligat Kanunu m. 21/1'e göre yapılan tebligatlarda (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayıldığı- Tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde her somut olayın özelliği, oluş şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup bu iddianın tahkik edilmesi gerektiği, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksinin her türlü delille ispatlanabileceği- PTT’nin web sitesinden alınan bilgi amaçlı olan kayıtlara itibar edilerek şikâyetin kabulüne karar verilemeyeceği, bunun yerine, ilgili PTT müdürlüğünden şikâyet konusu tebligat ile ilgili kayıtlar getirtilerek, alınacak cevaba göre ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespit edilmesine ilişkin şikâyet hakkında bir karar verilmesi gerektiği- "Borçlunun isteminin usulsüz tebliğ şikâyeti olmayıp, ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespiti olarak nitelendirilmesi gerektiği, ödeme emri tebligat parçası üzerinde tebliğ tarihinin maddi gerçekliğe aykırı olduğu, muhtara teslim tarihinden bir gün öncesinin 2 nolu ihbarın kapıya yapıştırılma tarihi olamayacağı, ödeme emrinin muhtara teslim tarihin edilen tarihte tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, mahkemece yapılan incelemenin yeterli olduğu gerekçesi ile direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Mahkemece; hüküm fıkrasının harç açısından, 2 numaralı bentte “..2- Peşin harcın sayılmasına,” şeklinde açık olmayan bir hüküm kurulduğu, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’ nün 6001 sayılı Kanun’ un 12. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğunun gözetilmediği, 3 numaralı bentte ise yargılama giderleri açısından “ 3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine, “ şeklinde, miktar içermeyen, nasıl infaz edileceği belli olmayan bir şekilde hüküm oluşturulduğu anlaşıldığından, mahkemenin kurduğu hüküm harç ve yargılama giderleri açısından HMK. nın 297/2. maddesine aykırı ve hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Haciz sırasında hazır olmayan borçlunun "haciz tutanaklarının yasal şartları taşımadığından bahisle 'aciz vesikası' hükmünde olmadığını" şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürebileceği- "Aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığı, tasarrufun iptali davasının ön koşulu olduğundan, bu ön koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışma yetkisinin de asliye hukuk mahkemesinin görev alanına gireceği" gerekçesiyle "şikayetin reddine" karar verilemeyeceği-
Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasına karar verildiği takdirde, mahkeme artık bu uyma kararı ile bağlı olup mahkeme bozma kararına uygun yeni bir karar vermek zorunda olduğu- Çünkü bozmaya uyma kararı ile bozma yararına olan taraf açısından usule ilişkin kazanılmış hak doğmuş olacağı-
İhalenin feshi isteminde bulunan şikayetçi borçlunun istinaf yargılaması aşamasında vefat ettiği, bölge adliye mahkemesince borçlunun mirasçıları davaya dahil edilmeden, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğu görüldüğünden, bölge adliye mahkemesince borçlunun mirasçıları davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın ve ölü kişi hakkında hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İcra mahkemelerinde asli ya da fer'i müdahilliğin mümkün olmadığı-
SGK'nun harçtan muaf olduğu-
Tefhim edilen kısa kararda, "imzaya itiraz davasının kabulüne, takibin iptaline" gerekçeli kararda ise; "imzaya itiraz davasının kabulüne, takibin durmasına" karar verilmesinin kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getireceği-
İcra mahkemelerinde asli veya fer'i müdahil olarak şikayete müdahale yolu ile katılmanın mümkün olmadığı-