Tedbir nafakasına ilişkin ara kararın ilam olmadığı gibi ilam mahiyetini haiz belgelerden de olmadığı, dolayısıyla ilamlı takip konusu yapılamayacağı- Tedbir nafakasına ilişkin ara karara dayalı olarak ilamsız takip başlatılması yerinde olduğu gibi, icra emri tebliğinin talep edildiği aşamada tedbir nafakası alacağı ilama bağlanmış olduğundan ve tedbir nafakasının boşanma davasının reddine ilişkin ilamın kesinleşmesine kadar devam edeceği tabii olduğundan, takip dayanağı ilam kesinleşmeden ilamlı takip yapılabileceğinin kabulü gerekeceği- Boşanma ilamı daha önce kesinleşmiş ise, iştirak-yoksulluk nafakası, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetildiğinde kesinleşmelerinin gerekli olmadığı- Tedbir nafakasının infazının, ilamın kesinleşmesine bağlı tutulmadığı-
Takibe dayanak kredi borç senetleri üzerinde üç adet imzanın bulunduğu ancak isimlerin yazılı olmadığı, bu nedenle imzaların kime ait olduğunun belirlenemediği görüldüğünden, mahkemece,1581 sayılı Kanun kapsamında değerlendirme yapılarak 761 Sayılı Eşen Tarım Kredi Kooperatifi kredi borç senetleri üzerinde ihtiyar heyeti tarafından tasdik yapılıp yapılmadığı hususunun araştırılması, tasdikin bulunması halinde şikayetin reddine, bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise takibe konu kredi borç senetlerinin ilam niteliğinde olmadığının kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hakkında uygulanacağı, yabancı uyruklu kişiler hakkında adrese dayalı kayıt sistemine ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı- Yabancı uyruklu borçlunun ilamda yazılı adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılmasında (icra emri gönderilmesinde) yasaya aykırılık bulunmadığı-
Kefalet sözleşmesi 818 sayılı BK yürürlükte iken kanuna uygun olarak kurulduğu, 6098 sayılı TBK mad. 583 düzenlemesi dikkate alınmayacağından, icra kefaleti geçerli olup, icra emrinde istenen faiz ve fer’ilerin icra kefaletine uygun olup olmadığı denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği, şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu-
Haciz tutanağında görüleceği üzere, kefilin sorumlu olacağı azami miktar belirtilmediği gibi, kefilin eşinin, sözleşmeden önce veya sözleşme sırasında rızasının bulunduğuna ilişkin herhangi bir belgenin de olmadığı anlaşıldığından, mahkemece şikayetin kısmen kabulü ile icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 38. maddesinde, ilam mahiyetini haiz belgeler “Mahkeme huzurunda yapılan sulhler, kabuller ve para borç ikrarına havi resen tanzim edilen noter senetleri ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler” olarak sayılmış olup, bu düzenlemede mahkeme ara kararları ve kısa kararlarının ilam niteliğinde olduğunun belirtilmediği, ara kararlarının, İİK'nun 68. maddesinde belirtilen belgelerden olduğundan genel haciz yolu ile takibe konulmaları mümkün ise de, ilamların icrası yolu ile takibe konu edilemeyecekleri-
Şikayetçinin kefaletten doğan sorumluluğunun ödenmeyen 20.000,00 TL olduğu, icra vekalet ücreti ile tahsil harcından sorumlu olmadığı-
İlamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için, icra kefaletinin, yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekeceği, bu nedenle de, icra emri tebliği üzerine, İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581 ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin, İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilerek, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar vermek gerekeceği-
Kooperatiflerin kredi ile ilgili alacak senetleriyle kayıtları ve her türlü taahhütname ve sözleşmelerin, ortağın oturduğu veya kooperatifin bulunduğu köy veya mahalle ihtiyar heyetleri tarafından parasız olarak tasdik olunacağı, bu suretle tasdik olunan senetler ve belgelerin İİK'nun 38. maddesinde yazılı belgeler hükmünde olduğu-
Onaylama işlemi, onaylanan imzanın ilgiliye ait oluşunu belgelendirme dışında hukuki işlemlerin içindekileri kapsamayacağından, noterin belgelendirdiği kısmın sadece imza ve tarihten ibaret olacağı- Ancak, söz konusu belgenin düzenleme şeklinde yapılması ve ilgilinin beyanında bir belgeye dayanması hâlinde ise, Noterlik Kanunu'nun 88. maddesi gereğince, o belgenin, tutanağın ayrılmaz bir parçası sayılacağından tutanağa eklenmek üzere ibrazı gerektiği- Rehin şerhinin kaldırılmasına esas teşkil eden ibranamenin düzenlenmesi sırasında, anılan belge noterlik dairesinde içeriği tutanak altına alınmak suretiyle düzenleme şeklinde yapılmış olup, ibrada bulunan ilgili de beyanında açık bir şekilde Noterliğinin işlemine dayanmış olup, tutanak içeriğinde bu belgeye dayanılmasına karşın Noterliğin bu numaralı işleminin ibrazı istenmemiş ve ibranameye eklenmemiş olduğundan, oysa ki, Noterlik Kanunu'nun 88. maddesi uyarınca dayanak belge istenmiş olsaydı, başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın daha ilk bakışta gerçek rehin alacaklısının bir başka kişi (şirket) olduğu anlaşılacağından, davalının yapması gereken işlemi kanuna uygun şekilde yaptığından ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği- Rehin şerhi de, davalının yaptığı işleme güvenen ilgili emniyet birimlerince kaldırıldığı ve aracın dava dışı kişilere satılması nedeniyle de davacının alacağının teminatsız kaldığı ve zarara uğradığı anşaıldığından, davalı noterin ihmali ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunduğu- Araç üzerindeki rehin şerhi idarenin işlemiyle kaldırıldığından, kendi sisteminde gerçek rehin alacaklısını görme imkânı bulunan idarenin gerekli denetimi yapmadan rehin şerhini kaldırmış olması nedeniyle noterin kusurlu eylemi ile zararlı sonuç arasındaki illiyet bağının kesilip kesilmediği hususu da tartışılmış ve noterliğin bir güven kurumu olması yanında yaptıkları işlerde uzman olmaları, belge ve beyanları yaptıkları işlemlerle resmileştirmeleri nedeniyle düzenledikleri belgeye duyulan güvenin fazla olduğu, somut olayda da idari birimlerin ihmalinde bu güvenin etkili olduğu, dolayısıyla idarenin kusurunun illiyet bağını kesecek ağırlıkta olmadığının HGK çoğunluğu tarafından kabul edildiği- Davalı noterin sorumluluğunun, haksız eylemin asıl faili olduğu ve haklarında kamu davası açıldığı belirtilen üçüncü kişilerin ve bu kişilerden biri olduğu anlaşılan rehin borçlusunun ödeme aczine, haklarında takip ya da dava açılmasına bağlı olmadığı- Müteselsil sorumluluk nedeniyle zararın tazmininin davalıdan istenmesine engel bir durum olmadığı-