İİK'nun 38. maddesinde, ilam mahiyetini haiz belgeler “Mahkeme huzurunda yapılan sulhler, kabuller ve para borç ikrarına havi resen tanzim edilen noter senetleri ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler” olarak sayılmış olup, bu düzenlemede mahkeme ara kararları ve kısa kararlarının ilam niteliğinde olduğunun belirtilmediği, ara kararlarının, İİK'nun 68. maddesinde belirtilen belgelerden olduğundan genel haciz yolu ile takibe konulmaları mümkün ise de, ilamların icrası yolu ile takibe konu edilemeyecekleri-
Şikayetçinin kefaletten doğan sorumluluğunun ödenmeyen 20.000,00 TL olduğu, icra vekalet ücreti ile tahsil harcından sorumlu olmadığı-
İlamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için, icra kefaletinin, yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekeceği, bu nedenle de, icra emri tebliği üzerine, İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581 ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin, İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilerek, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar vermek gerekeceği-
Kooperatiflerin kredi ile ilgili alacak senetleriyle kayıtları ve her türlü taahhütname ve sözleşmelerin, ortağın oturduğu veya kooperatifin bulunduğu köy veya mahalle ihtiyar heyetleri tarafından parasız olarak tasdik olunacağı, bu suretle tasdik olunan senetler ve belgelerin İİK'nun 38. maddesinde yazılı belgeler hükmünde olduğu-
Onaylama işlemi, onaylanan imzanın ilgiliye ait oluşunu belgelendirme dışında hukuki işlemlerin içindekileri kapsamayacağından, noterin belgelendirdiği kısmın sadece imza ve tarihten ibaret olacağı- Ancak, söz konusu belgenin düzenleme şeklinde yapılması ve ilgilinin beyanında bir belgeye dayanması hâlinde ise, Noterlik Kanunu'nun 88. maddesi gereğince, o belgenin, tutanağın ayrılmaz bir parçası sayılacağından tutanağa eklenmek üzere ibrazı gerektiği- Rehin şerhinin kaldırılmasına esas teşkil eden ibranamenin düzenlenmesi sırasında, anılan belge noterlik dairesinde içeriği tutanak altına alınmak suretiyle düzenleme şeklinde yapılmış olup, ibrada bulunan ilgili de beyanında açık bir şekilde Noterliğinin işlemine dayanmış olup, tutanak içeriğinde bu belgeye dayanılmasına karşın Noterliğin bu numaralı işleminin ibrazı istenmemiş ve ibranameye eklenmemiş olduğundan, oysa ki, Noterlik Kanunu'nun 88. maddesi uyarınca dayanak belge istenmiş olsaydı, başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın daha ilk bakışta gerçek rehin alacaklısının bir başka kişi (şirket) olduğu anlaşılacağından, davalının yapması gereken işlemi kanuna uygun şekilde yaptığından ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği- Rehin şerhi de, davalının yaptığı işleme güvenen ilgili emniyet birimlerince kaldırıldığı ve aracın dava dışı kişilere satılması nedeniyle de davacının alacağının teminatsız kaldığı ve zarara uğradığı anşaıldığından, davalı noterin ihmali ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunduğu- Araç üzerindeki rehin şerhi idarenin işlemiyle kaldırıldığından, kendi sisteminde gerçek rehin alacaklısını görme imkânı bulunan idarenin gerekli denetimi yapmadan rehin şerhini kaldırmış olması nedeniyle noterin kusurlu eylemi ile zararlı sonuç arasındaki illiyet bağının kesilip kesilmediği hususu da tartışılmış ve noterliğin bir güven kurumu olması yanında yaptıkları işlerde uzman olmaları, belge ve beyanları yaptıkları işlemlerle resmileştirmeleri nedeniyle düzenledikleri belgeye duyulan güvenin fazla olduğu, somut olayda da idari birimlerin ihmalinde bu güvenin etkili olduğu, dolayısıyla idarenin kusurunun illiyet bağını kesecek ağırlıkta olmadığının HGK çoğunluğu tarafından kabul edildiği- Davalı noterin sorumluluğunun, haksız eylemin asıl faili olduğu ve haklarında kamu davası açıldığı belirtilen üçüncü kişilerin ve bu kişilerden biri olduğu anlaşılan rehin borçlusunun ödeme aczine, haklarında takip ya da dava açılmasına bağlı olmadığı- Müteselsil sorumluluk nedeniyle zararın tazmininin davalıdan istenmesine engel bir durum olmadığı-
İcra dairesindeki kefaletlerin, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbi olduğu- İcra kefaletinin, Türk Borçlar Kanunu'na göre geçerli olmadığı iddiasıyla icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayetin, takip konusu belgenin ilam hükmünde belge olmadığına yönelik olup, süresiz şikayete tâbi olduğu- İcra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için, icra kefaletinin, yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerektiği-İcra emri tebliğinin üzerine, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, icra kefalet işleminin, ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceğinin değerlendirilip, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar vermesi gerektiği-İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak icra kefaletinin iptalinin talep edilemeyeceği-
Borçlunun adrese dayalı kayıt sisteminde kayıtlı adresinin bulunmaması halinde ipotek akit tablosunda yazılı adresine daha önce usulüne uygun tebligat yapılmamış olsa bile, bu adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılabileceği, bunun için, muhatabın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunmaması gerektiği- Borçluya gönderilen satış ilanı tebligatlarının iade edilmesi üzerine, satış ilanının Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun "satış ilanının tebliğ tarihi" itibariyle, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, satış ilanı tebliğinin usulüne uygun olup olmadığının tespiti ile ihalenin feshi istemine dair bir karar verilmesi gerektiği-
Tutanağa icra kefilinin sorumlu olacağı borç miktarının, kefilin kendi el yazısı ile yazılmadığı görüldüğünden, kefalet tutanağının TBK. mad. 583 uyarınca düzenlenmediği  ve bu durumdai şikayetin kabulü ile beraber "icra emrinin iptaline" karar verilmesi gerektiği-
İcra kefalet tutanağının, kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. ve 584. maddelerinde belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi ve bu suretle, anılan kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi anlamında ilam mahiyetindeki belgelerden olup olmadığının tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Nafaka alacaklarında borçlunun ikametgahı dışında davacı alacaklının ikametgahında da takip yapılabileceği-