İcra kefilinin borcunun icra kefaletinden kaynaklandığı, icra kefaletinin ise İİK'nun 38. maddesinde belirtilen ilam niteliğinde bulunduğu tartışmasız olup bu gibi hallerde İİK'nun 39. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımının uygulanacağı- Mülga 6762 sayılı TTK'nun 726. maddesinde, çek için düzenlenen zamanaşımı süresi 6 ay olup, asıl borçlu yönünden zamanaşımı dolmuş ise de borçlunun talebi icranın geri bırakılması olup, İİK’nun 71. maddesinin atfı ile İİK’nun 33/a maddesi uyarınca da takibin kesinleşmesinden sonra borcun zamanaşımına uğraması durumunda icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Kredi ipotek taahhütnamesi başlıklı borç senedinde köy veya mahalle ihtiyar heyetlerinin imzası bulunmadığından, anılan belgenin, İİK. 38 anlamında belirtilen belge hükmünde kabul edilemeyeceği-
İİK. 24/4'deki “taşınır malın değerinin ilamda yazılı olmadığına” ilişkin düzenleme anlamında, ilamda ziynet eşyalarına ilişkin değerlerin yazılı olduğunun kabul edilebilmesi için, "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurulması gerektiği- Takip dayanağı ilamda sadece "aynen iadeye" hükmedilmesi, bulunamadığı takdirde ne kadar lira bedelin tahsil edileceğine hükmedilmemesi, "terditli" bir hüküm kurulmaması halinde, ilamda gösterilen değerler de "harcın hesaplanması" için gösterildiğinden, taşınır malın değerinin ilamda yazılı sayılamayacağı- İlamda harcın hesaplanabilmesi için gösterilen değerlerin ziynet eşyalarının başına yazılmış olmasının da mahkemenin verdiği kararı değiştirmeyeceği- Maddenin Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde belirtilen “Hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer”den kastedilenin, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurularak bedele de hükmedilmesi olduğu- İİK. 24/4, c: 2'de açıkça belirtildiği üzere, icra dairesince ziynet eşyalarının değerinin, haczin yapıldığı tarihteki rayice göre tespit edilmesi gerektiği- "Ziynet eşyalarının değeri ilamda belirtilmiş olduğundan, bu değerlerin esas alınarak borçlunun yaptığı ödemeler değerlendirilerek infaz konusundaki şikâyetin karara bağlanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Takibe dayanak teminat mektubunun, noterden onaylı bir taahhüt senedi veya icra müdürü önünde bir irade açıklaması şeklinde şekil şartlarına uygun düzenlenmediği, şarta bağlı olduğu ve yorum gerektirmeyecek şekilde borçlunun alacaklıya likit bir miktarı ödenmesi yönünde eda hükmünü içermediği, dolayısıyla İİK.'nun 38. maddesi kapsamında ilamlı takip yapılmasını sağlayacak ilam niteliğinde bir belge olarak kabulü mümkün olmadığından ilamlı takip yoluyla infaz kabiliyetinin bulunmadığı-
Şikayetçi, icra kefilliğinin iptali isteminde bulunmuş ise de; bu hususun incelenmesinin genel mahkemede yargılamayı gerektirdiği ve dar yetkili icra mahkemesinde dinlenemeyeceği- Hal böyle olunca, mahkemece, yalnızca icra emrinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekeceği-
İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemeyeceği, ancak İİK'nun 38.maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbi olduğu- İcra kefaletinin Borçlar Kanunu'na göre geçerli olmadığından icra emri gönderilemeyeceği şikayeti, takip konusu belgenin ilam hükmünde belge olmadığı şikayeti olup, İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayete tabi olduğu- Borçlar Kanununun kefalete ilişkin hükümlerine uygun düzenlenmesinin, icra kefaletleri için de geçerlik şartı olduğu-
Taraflar arasında uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayıp, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağı- Uzlaşma raporu da ilam mahiyetinde olacağından aksinin aynı kuvvetteki belge ile ispatlanması gerektiği-
Alacaklı tarafın icra işlemine yönelik talebi yaptığı anda zamanaşımının kesilmesi gerektiği, ayrıca icra takip işlemi yapılmasına ihtiyaç olmadığı- Alacaklı vekilinin işlemlerinde “borçluların” kelimesini kullanarak asıl borçlu şirket ile birlikte icra kefili hakkında da takibin devamını sağlamaya yönelik olan haciz talebinde bulunduğu ve bu haciz taleplerinin zamanaşımını kestiği, icra müdürünün de bu haciz talepleri üzerine icra takip işlemi niteliğinde olan haciz işlemini gerçekleştirdiği görüldüğünden, alacaklının icra kefili hakkında da yaptığı haciz talepleri ile zamanaşımının kesilerek yeniden işlemeye başladığı ve son işlem tarihinden itibaren şikâyet tarihine kadar on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığının kabulü gerektiği-
Tedbir ara kararı ilam niteliğinde olmadığından ilamlı icra takibinde bulunulamayacağı-  (Konkordato talepli davaya bakan) ticaret mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının infazı ile ilgili isteğin ilamlı icra yolu ile infaz edilemeyeceği, tedbirin infazı için icra müdürlüğü veya yazı işleri müdürü veya bir başka adliye görevlisinin infaz memuru olarak tayin edileceği- İhtiyati tedbir kararlarının esasına ve infazına yönelik şikayetlere tedbir kararını veren mahkemece bakılması gerektiği- Tedbir kararına dayalı olarak takip başlatılması halinde takibin iptaline yönelik şikayeti inceleme görevinin icra mahkemesine ait olduğu-
Taşınmaz malikinin ipotek senedinde yer alan adresine gönderilen tebligatın iade edilmesi üzerine, alacaklının ipotek senedindeki adrese Tebligat Kanununun 35. maddesine göre icra emrinin tebliğ edilmesinin yerinde olduğu-