Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu- İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu- Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğinde olduğu- Fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerektiği- Genel bazı vakıalar göz önüne alınarak işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığının araştırılabileceği- İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün olmadığı- İşçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabileceği- Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerektiği- İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği- HMK’nun 26. maddesine göre davacının talebinin aşılamayacağı-
Kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, resmi tatillerde kullandırılmayan izin ile şua izni, 2012 yılına ait yıllık ücretli izin, 2012/Mart ayına ilişkin 7 günlük ücret ile yine bu ayın nöbet ücreti alacaklarının tahsilinin talep edildiği davada, taraflar arasında davacı işçinin iş sözleşmesinin nasıl sona erdiği hususunda uyuşmazlık bulunduğu- Dosya içeriğindeki CD çözümü yaptırılıp gerekirse davacının hazır olduğu bir ortamda izlenip bu kişinin davacı olup olmadığının tespiti ile “istifa dilekçesinin aldatılarak alınma” savunmasının değerlendirilmesi gerektiğinden, eksik incelemeyle sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu- Mahkemenin itibar ettiği birinci ıslah dilekçesinde artırılan tutarlara ilişkin davacının faiz talebi olmamasına rağmen bu tutarlara faiz yürütülmesi de 6100 sayılı HMK.’nın 26 ncı maddesine aykırı olduğu-
Davalıya ait aracın trafik sigortacısının ZMSS poliçesi gereği davacının aracında meydana gelen gerçek zarar miktarı ile sınırlı olarak zarardan sorumlu olduğu- Araç mahrumiyetine ilişkin tazminat talebinin, Genel Şartlar ve poliçe özel şartları uyarınca teminat kapsamında bulunmadığı- Bilirkişi raporunda araç değer kaybı hesaplaması doğru yapılmaımş olup eksik inceleme ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilemeyeceği- Mahkemece, rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınması; ya da araç değer kaybı konusunda hesap yapmaya ehil, İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek hasar konularında uzman bilirkişi (makina mühendisi) veya bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre; davacı aracının modeli, markası, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi vs. gibi hususlar gözönünde bulundurularak, kaza tarihi itibariyle serbest piyasadaki 2. el piyasa rayiç değeri (hasarsız haliyle) ile aracın hasarı onarıldıktan sonraki haline göre serbest piyasadaki 2. el piyasa değeri arasındaki fark (aradaki farkın değer kaybı olarak kabul edilmesi) hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davacı taraf dava dilekçesinde 3 gün araçtan mahrum kalındığını belirterek araç mahrumiyet bedeli talep etmiş, yargılama aşamasında bu talebini artırma yoluna gitmemiş olmasına rağmen; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu ile 12 günlük tamir süresine ilişkin olarak saptanan araç mahrumiyet bedeline hükmedilmesinin davacının talebinin aşılması (HMK. 26) sonucunu doğurduğundan hatalı olduğu- Alacak kısmen kabul edildiğinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmolunması gerektiği-
Dava dilekçesinde davacının 15.12.2012'ye kadar çalışıp son iki maaşının ödenmediği belirtildiği halde, 20.11.2011 tarihinden geriye doğru 2 aylık ücret alacağına hükmedilmesinin HMK.nun 26 maddesindeki “taleple bağlılık kuralına” aykırı olmakla hatalı olduğu-
Kamulaştırma evrakı şahsın oğluna tebliğ edildiğinden oğluna ait nüfus kaydı çıkartılıp, oğlun tebliğ tarihinde babası ile birlikte oturup oturmadığı, görünüş itibariyle 15 yaşından aşağı olup olmadığı ve tebligatı almaya ehil olup olmadığının araştırılması gerektiği- Kamulaştırmasız el atma hukuksal nedenine dayalı olarak tazminata hükmolunabilmesi için, idarelerin taşınmaza sahiplenme kastı ile kalıcı olarak fiilen el koyması gerektiği- Dava dilekçesinde muhdesat bedeli talep edilmediğinden bedele hükmedilmesinin talebi aşacağı- El atılan toplam yerin bedeline hükmedilmesinin yanı sıra, tapusunun davacıların hisseleri oranında iptaline karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesi içeriğinden talebin tüm hizmet süresini kapsadığı anlamına gelebilecek bir ifade bulunmadığından mahkemece, HMK’nun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına aykırı olarak son 4 ayı içeren seçenek yerine tüm hizmet süresini kapsayacak şekilde fazla çalışma ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
HMK.' nun 26. maddesine göre, hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği -
Davacının 43 gün hafta tatili kullanmadığını ve kullanmadığı her bir hafta tatili ücretinin karşılığını da açıkça belirterek hafta tatili alacağı talebinde bulunmasına ilişkin açılan davada, mahkemece davacının talebi aşılarak 78 gün kullanılmayan hafta tatili süresi ve her bir kullanılmayan hafta tatili ücreti karşılığının da dönemsel olarak 01.01.2010 tarihinden itibaren davacının talebini aşan miktarda ücret belirleyerek hafta tatili ücreti hesaplayan bilirkişi raporuna itibarla verilen kararın HMK. mad. 26 uyarınca hatalı olduğu-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26 ncı maddesi gereğince hakimin maddi vakıa ile bağlı olup, başka bir şeye karar veremeyeceği, üstelik kayıtlı döneme ilişkin iş yerlerinin tamamının davalı işverene ait olup olmadığı hususunun da açıklığa kavuşturulmamasının hatalı olduğu-
Davacının yıllık izin, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil alacağı talepleri ile ilgili hüküm fıkrasında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Davacının davalı iş yerine iş akdinden kaynaklanan alacak davası açması durumunda HMK/26 gereği davacının talebinden daha fazlasına karar verilemeyeceği ancak daha azına hükmedilebileceğinden alacakların ilk dava değeri kadar hüküm altına alınması gerekirken talep aşılarak bilirkişi raporunda hesaplanan tüm tutarın hüküm altına alınması kararının bozulmasına-