Bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceği- Davalı dördüncü kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanamaması durumunda, davalı üçüncü kişi yönünden dava dava bedele dönüşeceğinden, adı geçen davalının -önceden başka alacaklılar tarafından açılan kesinleşmiş ilamlarındaki- tazminat miktarlarıyla tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde esas davanın davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Davalı-borçlunun kızının davacı-alacaklının kardeşi ile evli olması ve aradaki akrabalık bağı alacağın gerçek olmadığının kabulü için yeterli olmadığı gibi; davalı tanıkları davacı ve borçluyu tanımamakta olup, davacı tanığının alacağın muvazaalı olduğu yönünde beyanı bulunmadığı- Öte yandan takip, dava konusu tasarruftan sonra yapılmış olmakla beraber borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması ve ayrıca davalı-üçüncü kişi tarafından davalı-borçluya gönderilen ihtarnamenin, davalı-borçlu hakkında takipten sonra olması ve elatmanın önlenmesi davasının, iş bu tasarrufun iptali davasından sonra açılmış ve davalı-borçlunun davalı-üçüncü kişiye sattığı evde tahliye ve hacze kadar oturması gözetildiğinde, takip konusu alacağın muvazaalı olduğunu kabule imkan bulunmadığı-
İcra takibi sonucu alacağın tahsili amacıyla muvazaalı tasarrufun iptali olmazsa muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istemlerine-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin elden çıkardığı malın bedeli oranında tazminata mahkum edilmesi halinde hükmedilen tazminata faiz işletilmemesi gerektiği ve borçlu davalı hakkında zaten devam eden bir icra takibi bulunması nedeniyle de tazminatın sadece 3. kişiden tahsiline karar verilmesi gerekeceği- 6183 s. Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişinin borçlu davalıdan alacaklı olması, tasarruftan sonra borçlu davalının oğlunun taşınmazda oturmaya devam etmesi ve tüm dosya kapsamından üçüncü kişi konumundaki davalının borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre tasarrufun iptaline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu- BK. mad. 18 (şimdi; TBK. mad. 19) ve İİK. mad. 283. maddeleri uyarınca borçlu davalının alacaklılarından mal kaçırmak amacı ile yaptığı muvazaalı hukuki işlemin iptalini talep edilmesi halinde, davadaki amaç alacağın tahsil için davalılar arasındaki taşınmaz satışının alacaklı yönünden geçersizliğini sağlamak olduğundan, davacının bu hakkının ayni değil şahsi sonuç doğuracağı ve muvazaa nedeniyle tapunun iptaline değil İİK. mad. 283/1 uyarınca iptal ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışının alacaklı tarafından isteyebileceğine karar verilmelisi gerekeceği-
Tasarruf iptali davasında kararın kesinleşmesine gerek olmadan satış istenebileceği, taşınmazı devralan üçüncü kişinin borçlarından ötürü konulan haczin, tasarrufun iptali davasını kazanmış olan alacaklıya karşı önceliği bulunmadığı, lehine ipotek tesis edilen alacaklılar ile haciz uygulayan alacaklıların, iptal edilmiş tasarruf oranında davayı kazanmış alacaklıya karşı önceliğinin bulunmadığı-
Şikayetçilerin "ihale edilen taşınmazların üzerinde hacizleri bulunduğu halde, icra müdürlüğünce alacaklıya alacağa mahsuben ihale edildiğini, oysa taşınmazların tasarrufun iptali davasına konu olduğunu ve tasarrufun iptali davasını kazandıklarını bu nedenle ipoteklerin kendilerine karşı anlam ifade etmediğini, sıra cetveli yapılması gerektiğini" belirterek "sıra cetveli yapılmak üzere satış bedellerini dosyaya yatırması için ipotek alacaklısına süre verilmesine karar verilmesi"ne yönelik şikayetleri reddedilmişse de, şikayetçilerin icra mahkemesine başvurusu, "kendi icra takip dosyalarından konan haczin öncelikli olduğunun tespiti"ne, yani "hacizlerin sırası"na ilişkin şikayet niteliğinde olduğundan,mahkemece, öncelikle İİK. mad.140 uyarınca sıra cetveli yapılarak alacaklının ihale bedelini yatırmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun kardeşine yaptığı tasarrufun, 6183 s. K. mad. 27, 28, 30 maddeler gereğince iptale tabi olduğu ve aynı yasanın 31. maddesi gereğince dava bedele dönüştüğünden davalı üçüncü kişinin takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki değerinde tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği, bunun yerine, infazda problem yaratacak şekilde tazminata dava tarihinden itibaren faiz uygulanacak şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu- 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında, maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği-
İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan iptal davalarında isteğin bedele dönüşmesi halinde hükmedilen tazminata faiz işletilmemesi gerekirken mahkemece hükmedilen tazminata faiz işletilmesi doğru değil bozma nedeni ise de bu yanlışlığın giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
Davalı üçüncü kişi, vefat eden borçlulardan birinin gelininin kardeşi olduğundan, İİK. mad. 278/III-1 uyarınca bağışlama sayılan tasarrufun iptali gerekeceği- İcra dosya numarası belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak şekilde yalnızca tasarrufun iptaline dair hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-