Davalılar arasındaki yakın akrabalık, kooperatif hissesinin noter satış sözleşmesindeki bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedeli arasında misli fark bulunmasına, davalı üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması, 1136 s. Koop. K. mad. 19/6 maddesi gereğince, ortağın şahsi alacaklılarının, ancak ortağa ait faiz ve gelir gider farklarından hissesine düşen miktar ile kooperatifin dağılmasında ona ödenecek payı haczettirmesinin mümkün olması karşısında tasarrufun iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde davacı-alacaklının bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak cebri icra yoluyla hakkını elde etme yetkisi elde edeceği ve dava konusu malın haciz ve satışını isteyebileceği- Davanın kabulü halinde, hangi takip dosyası için tasarruf iptal edilecekse o takip dosyasının gösterilmesi ve tasarrufa konu işlemin “alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere” iptal edildiğinin hüküm yerinde yazılması gerektiği-
Ayrı ayrı tasarrufun iptali davaları açılmış olsa da, iptale konu tasarruf tek olduğundan, şikayetçinin icra dosyalarından herhangi birine sorumlu olduğu miktarı ödemekle sorumluluktan kurtulacağı, şikayet tarihinden sonra ödemede bulunmakla şikayetçi hakkında hiçbir işlem yapılamayacak olup, ödemeden sonra paranın kime ait olacağı hususunun ise yapılacak sıra cetvelinde ortaya çıkacağı-
Davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun 6183 s. AATUHK. mad. 30 uyarınca iptale tabi olduğu- Davalı 3. kişi, dava konusu taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri konusunda bilirkişilerden ek rapor alınarak, belirlenecek bu değerin tazminat olarak ve faizsiz davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, taşınmazın sonraki tarihli değerinin hükme esas alınması, tazminata faiz uygulanması ve hakkındaki takip devam eden borçlunun da bu tazminattan davalı 3. kişi ile müşterek müteselsilen sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu- 6183 s. K.'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için; "davacının borçludaki alacağının gerçek olması", "borçlu hakkındaki icra takibini kesinleşmiş olması", "iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması" ve "borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması" gerektiği; bunların tasarrufun iptali davasının "önkoşulları" olduğu- Tasarrufun iptali davasında, borçlu ile 3. kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava dilekçesinin davalı borçlunun vasisi ile 3. kişiye tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Borçlu aleyhine açılan tazminat davası karara çıkmış, takibe konulmuş, borçlu hakkında aciz belgesi düzenlemiş ise dava konusu tasarrufların İİK. mad. 278, 279, 280 gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, tazimiat davasının, tasarrufun iptali davasına etkisi üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerektiği- Davalının dava konusu taşınmazı aldıktan sonra tamirat yaptırdığı ancak taşınmazın halen davalıların annesi ve intifa hakkı sahibi tarafından kullanıldığı anlaşılmakta olup davanın, TBK. mad. 19 uyarınca muvazaa hukuksal nedenine göre değerlendirmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davası-
Tasarrufun iptali davasının amacı borçlunun haciz tasarruf yetkisinin kısıtlanmamış olduğu bir dönemde yaptığı tasarruflarla mal varlığından uzaklaştırdığı mallardan bunlar sanki borçluya aitmiş gibi alacaklıların tatmin edilmesini sağladığından, tasarrufun iptali davası sırasında konulan ihtiyati haczin tarihi daha sonra olsa bile davayı kazanan alacaklının, sonraki malikin haciz koydurmuş alacaklılarından daha önce alacağını tahsil etmesi gerektiği- İptal edilen tasarrufun artık davacıya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı-
Eşi olan davalı ...'ün boşanma davası açmadan kısa bir süre önce dava konusu meskeni mevcut ve gelecekte olası hak ve çıkarlarını karşılıksız bırakmak amacıyla müşterek çocukları diğer davalıya muvazaalı olarak devrettiğini belirterek, satış işleminin iptali ile taşınmazın önceki sahibi olan davalı ... adına tesciline-
İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı çünkü İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarrufların özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olduğu- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davalı borçlunun, takipteki borcu karşılayacak malı bulunması durumunda davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olduğunun söylenemeyeceği- Hal böyle olunca davalı borçlunun (hisse miktarları da nazara alınarak) taşınmazlarının kıymet takdirleri yaptırılarak davacının takipteki borcunun son hali karşılaştırılıp alacaklının takip konusu borcunu karşılayıp karşılamayacağı belirlenip sonucuna göre bir karar vermilmesi gerektiği- İspatlanması gereken muvazaa iddiası, taşınmazın aynına ilişkin olmayıp alacağın alınmasını sağlamaya yönelik bulunduğundan, tapunun iptaline değil, olayda kıyasen uygulanması gereken İcra ve İflas Kanunu’nun 283/1. maddesi uyarınca, iptal ve tescile gerek olmaksızın, başka bir kararla alacağı kesinleşen davacının, bu kişisel hakkından dolayı taşınmazın haciz ve satışını isteyebilme hakkının varlığına karar vermek yerine tapunun davalı borçlu adına tesciline karar verilmesinin isabetli olmadığı-