6183 sayılı Yasanın 27 ila 30. maddelerinden sadece birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre de iptal kararı verilebileceği- Borçlu davalılar ile 3. kişi konumunda olan diğer davalılar arasında akrabalık ve organik bağ bulunması nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 30. maddesi uyarınca iptal kararı verilip verilmeyeceğinin tartışılması, 6183 sayılı Yasa uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında, aciz belgesi ibrazının zorunlu olmadığının göz önünde tutulması, dava konusu araçlardan davalılar tarafından elden çıkarılanlar yönünden davacı tarafından davanın tazminat isteğine dönüştürülmesi nedeniyle bu araçların elden çıkarıldıkları tarihteki gerçek değerlerinin belirlenerek davalı 3. kişilerin davacının alacak miktarını geçmeyecek şekilde tazminata mahkûm edilmeleri gerektiği-
Satışın muvazaalı olduğu (BK. mad. 18, şimdi; TBK. mad. 19) kanıtlandığından, İİK. mad. 283/1 gözetilerek "tapu iptaline gerek olmaksızın" davacının alacağını alabilmesini sağlamak için dava konusu taşınmazın haciz ve satışını isteyebilmesi yönünde hüküm kurulması suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazın Tapu Sicil Müdürlüğünde düzenlenen resmi akit tablosunda yazılı satış bedeli ile bilirkişiler tarafından belirlenen gerçek değeri arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunmakta ise de İİK.nın 278. maddesindeki iptal koşullarının oluşabilmesi için tasarruf tarihi ile aciz belgesi veya aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının düzenlediği tarih arasında 2 yılı aşkın sürenin geçmemesi gerektiği- Aciz vesikası tarihi ile tasarruf tarihi arasında 2 yıldan fazla süre geçtiğinden, tasarrufun fahiş fark nedeniyle iptaline karar verilemeyeceği- Tanık beyanlarından davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığı yönünde yeterli açıklık bulunmadığından ve mahkemece davalı tazminata mahkum edildiği halde tazminatın miktarı belirlenmediğinden, davacı tarafından taşınmazı davalıdan satın alanlar davaya dahil edilmediğinden, mahkemece 3.kişi konumundaki davalının, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının tanıklardan sorulması, bu hususun karar yerinde tartışılması, taşınmazın davalı üçüncü kişinin elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin belirlenerek, davalılar arasındaki tasarrufun iptali gerektiği sonucuna varılması halinde, üçüncü kişinin belirlenen bu değer oranında ve davacının alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerektiği-
İptal davası üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine mahkum edilmesi gerekeceği- Davalı 4.kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için onun kötüniyetli olduğunun, yani borçlunun durumunu ve amacının bildiği veya bilebilecek durumda olduğunun, davacı tarafından ispatlanması gerektiği; bedel farkının varlığının davalı 4. kişi yönünden tek başına iptal sebebi olmadığı-
Dava konusu tasarrufun iptaline, davacıya dava konusu taşınmaz üzerinden alacağını fer'ileriyle birlikte tahsil yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken; bunlara ilaveten “davalı .......... adına taşınmazın tesciline “karar verilmesi doğru değil bozma nedeni ise de de yapılan yanlışlığın giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
İflas erteleme sürecinde yapılan alacağın temlikine ilişkin tasarrufun iptaline dair davanın da genel mahkemelerde görüleceği-
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği (İİK.md.283/1), bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi satışın tacirler arasında yapılmasının da görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı-
Davacı karşı davalı 3. kişi tarafından açılan istihkak davasının yargılaması sonucunda istihkak iddiasının reddine, takibin devamına karar verildiği, üzerinde haciz şerhi bulunan taşınmaza ilişkin davalı karşı davacı alacaklı için satış isteme imkanı doğmuş olduğundan karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının artık konusuz kaldığı, davalı karşı davacı alacaklının söz konusu taşınmaza ilişkin tasarrufun iptali davası açmasında artık hukuki yararı kalmadığı hususu gözden kaçırılarak tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğu-
3. kişinin açtığı istihkak davasında istihkak iddiasının reddine karar verilmesiyle, tasarrufun iptali davası konusuz kaldığından, davalı karşı davacı alacaklının söz konusu taşınmaza ilişkin tasarrufun iptali davası açmasında artık hukuki yararının da kalmadığı-
Yapılan hacizler ve davalı borçlu adına kayıtlı mevcut malların da kesinleşmiş borç miktarına göre alacağı karşılayacak miktarda olmadığının anlaşılmasından dolayı borçlunun aciz halinin gerçekleştiği- Tasarrufa konu aracın satışında mislini aşan fark olmasa da, İİK. mad. 280/son uyarınca, ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunmasına, karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği, dava konusu aracın ticari bir araç olduğu nazara alındığında davalı tarafça anılan madde gereklerine uygun bir satış yapılmadığı- Aracı 3. kişiden devir alan davalıların borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun ispat edilememesi halinde ise, bu davalar yönünden davanın reddi gerektiği-