Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiğinin ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiğinin kabul olunacağı, bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği-
Her ne kadar tasarrufun iptali davası yönünden borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi bulunmaması nedeniyle red kararı verilmesi doğru ise de, davacı borçlu olduğu iddia edilen kişi hakkında İİK.nın 89/IV maddesi uyarınca dava açtığına göre öncelikle bu konuda açılan davanın sonucunun beklenmesinin gerekeceği-
İvazlar arasında fahiş fark bulunması yanında davalı üçüncü kişinin borçlunun yeğeni olması, diğer davalıların ise, aralarındaki ticari ilişki nedeniyle borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden oldukları anlaşıldığından, tasarrufların iptaline karar verilmesi gerektiği- Dördüncü kişi konumunda olan davalı yönünden tasarrufun iptali için kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerektiği, aksi halde, üçüncü kişi yönünden davanın tazminata dönüştüğünün kabulü ile sözü edilen taşınmazın davalı üçüncü kişinin elinden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin davacının alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davalı üçüncü kişiden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ile eşi arasındaki tasarrufun iptale tabi olduğu- İptal kararının davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olarak verilmesi gerekirken davacının asıl alacağı ile sınırlı olarak iptal kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Davalıların banka vasıtası ile yaptıkları harici ödemeler dahil edildiğinde, bu davalıların satın aldıkları taşınmaz yönünden ivazlar arasında fahiş fark oluşmadığı ayrıca adı geçen davalıların borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduklarının kanıtlanamadığı anlaşıldığından bu davalılar yönünden tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- İcra dosyasında yapılan araştırmalara verilen cevaplardan borçluların borcuna yetecek haczi kabil mal varlıklarının olmaması nedeniyle haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunduğu ve gerçek bedelin ödendiğinin kanıtlanamaması yanında taşınmazları borçlu davalılardan satın alan ve 3. kişi konumunda olan bir kısım davalılar ile borçlu davalılar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından tasarrufun iptali gerektiği- Davalı borçlu kendisine ait taşınmaz hissesini, davalı 3. kişiye, 3. kişi de 4. kişiye satmış olup, davalı 4 kişi, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olmadığından hakkındaki davanın reddine, 3. kişi davalı ise, borçlu davalının dayısı olduğundan, İİK. mad. 280/1-2 uyarınca hakkındaki davanın kabulü ile davalı 3. kişinin İİK. mad. 283/II uyarınca taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında, davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiği- Borçlu tarafından 3. kişilere satışan taşınmaz hisselerinin, şufa hakkının kullanılması nedeniyle davalı 3. kişilerin elinden çıkmış olması halinde, davalı 3. kişilerin şufa nedeniyle aldıkları bedel oranında ve davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tazminata mahkum edilmeleri gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücretinin dava konusu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerektiği- Davaya konu birden fazla tasarruf bulunması, ayrı ayrı taşınmazların satılmış olması ve davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının da bulunmaması halinde ise, her bir tasarruf için vekalet ücretinin ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Aynı taşınmaz hakkında aynı davalının tekrar tazminata mahkum edilmesi nedeniyle hüküm fıkrasında tahsilde tekerrüre meydan verilmemesi gerektiğinin belirtilmemiş olması doğru değil bozma nedeni ise de bu yanlışlığın giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
Eldeki dava ile aynı gün trafik kazasından kaynaklanan haksız fiil hukuksal nedenine dayalı olarak tazminat davası da açılmış olup ortada yapılan bir icra takibi bulunmadığından, trafik kazasından kısa bir süre sonra dava konusu taşınmazın kardeşine gerçekte satılmadığı halde, tazminat davasını sonuçsuz bırakmak, alacağını elde etmesini önlemek amacıyla, mal kaçırmak kastıyla temliki işlemin yapıldığı ileri sürüldüğüne göre, açılan davanın genel muvazaaya dayalı bir dava olduğu ve mahkemece davalılar arasında yapılan satış işleminin muvazaalı olup olmadığını araştırılmak suretiyle karar verilmesi gerektiği (TBK. mad. 19)-
Yapılan hacizlerden borçlunun haczi kabil malı bulunmadığı anlaşılmakla birlikte, borçlu adına kayıtlı 2 araç üzerine konulan hacizler yönünen, öncelikle bu araçların trafik kayıtları ve kasko değerleri istenerek davacının önünden başka haciz veya rehin bulunup bulunmadığı, araçların değeri göz önünde bulundurularak borcu karşılamaya yeterli olup olmadığı belirlenerek borçlunun aciz halinde olup olmadığı belirlenerek aciz halinde olmadığı belirlendiği takdirde dava koşulu yokluğundan reddi ile davalılar yararına tek maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği- Borçlu ile davalı üçüncü kişinin, aynı köy nüfusuna kayıtlı olmaları, borçlu ve davalı üçüncü kişinin Anamur'da aynı işkolunda çalışmaları ve i haciz tutanağı ve içeriğindeki beyanlardan anılan aracın borçlu tarafından kullanılması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle anılan tasarrufun İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu- borçlu ile davalı şirket arasındaki işyeri devrinin İİK 280/3 maddeler gereğince ticari işletme devri niteliğinde olması nedeniyle iptale tabi olduğu, davalı 3.kişi şirket ortaklarının, borçlunun kardeşi ve sigortalı işçisi olması nedeniyle borçlunun ticari faaliyetlerini kardeşi ve işçisi adına aldığı şirket üzerinden devam ettiğinin anlaşılması nedeniyle anılan işyeri devrinin muvazaalı olması nedeniyle işletme devri niteliğindeki tasarrufun da davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu ev eşyalarının boşanma nedeniyle borçlu tarafından eşine devrine ilişkin tasarruf yönünden öncelikle İİK. mad. 282 gereğince borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu eşi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan dava dilekçesinin borçlunun eşine de tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, boşanma protokolü gereğince devredilen ev eşyaları yönünden değerlendirmenin İİK mad. 278/3-1 ve 280/1 gereğince yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ile kardeşi arasındaki tasarrufun 6183 s. AATUHK. mad. 27, 28 ve 30 uyarınca iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davasına konu taşınmazın, bir başka icra takip dosyasından yapılan ihale sonucu ipotek alacaklısına alacağa mahsuben ihale edilip ihale alıcısı tarafından da dava dışı bir başka kişiye satıldığından, bu taşınmaz yönünden infaz kabiliyeti olmayacak şekilde "...taşınmazın satışına..." hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-