İptal davasında üçüncü kişinin mal veya hakkı dava sırasında elinden çıkarması veya elinden çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi halinde, davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklı davaya bedel davası olarak devam edilmesini isteyebileceği veya devralan 4. ve 5. kişiyi davaya dahil ederek davaya devam edilebileceği-
Tasarrufun iptaline dair davanın açıldığı tarihte taşınmaz adına kayıtlı olan şikayetçinin tasarrufun iptali davasında taraf olmadığı ve bu nedenle görülen davada bu kişi hakkında her hangi bir hüküm de bulunmadığı anlaşıldığından, takipte taraf olmayan ve hakkında tasarrufun iptaline ilişkin verilmiş bir karar da bulunmayan bu kişiye ait taşınmaz üzerine haciz şerhi konularak cebri icra sureti ile ihale edilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- İhalenin feshini, yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenlerin talep edebileceği-
İİK. mad. 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, icra takibine dayanak borcun iş kazasından kaynaklandığı, borçlunun mahcuzları kaza tarihinden sonra kurucusu ve ortağı olduğu davacı üçüncü kişi şirkete fatura karşılığında devrettiği, İİK’nin 44. maddesindeki gereklerin yerine getirilmediği ve İİK. mad. 280/3 uyarınca, üçüncü kişinin borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilebilecek durumda olduğu- Üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve aynı Kanun’un 97/17. maddesi uyarınca karşı dava olarak açılan “tasarrufun iptali” davasında, tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verildikten sonra “…dava konusu yapılan taşınırlar üzerinde davacı alacaklıya alacak ve fer’ileri ile sınırlı olarak cebri icra yoluyla alacağını alma yetkisinin tanınmasına…” şeklinde hüküm kurulması gerekirken, “…istihkak davacısı ve borçlu arasında yapılan devir işlemlerinin iptaline…” denilerek infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulmasının hatalı olacağı-
Davayı İİK.nin 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası mı yoksa Medeni Kanunun 617. maddesine dayalı mirasın reddinin iptali davası olarak mı açtıklarının açık ve net bir şekilde açıklattırılması ondan sonra taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Mirasın reddine dair işlemin İİK.nin 277 ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu-
Borçlu ile kardeşinin eşi arasındaki tasarrufun 6183 s. K. mad. 28/1-1 uyarınca bağışlama hükmünde sayıldığı ve iptale tabi olduğu- Davalı üçüncü kişi, kardeşinin eşi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği (6183 s. K. mad. 30)- Mahkemece yapılan tasarrufun, "tasarruf tarihindeki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline" karar verilmesi gerekirken, "tasarrufa konu satış işleminin iptali"ne karar verilmesi ile yetinilmiş olmasının doğru olmadığı-
İcra takibinin muvazaalı olması nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde, üçüncü kişi davalı tarafından muvazaalı icra takibi sonucunda tahsil edilen ‘…. TL.nin davacı alacaklının alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…’ şeklinde karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı ve bu kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- İİK mad. 283 gereğince davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine mahkûm edilmesi gerektiği, üçüncü kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri kadar olduğu-
Baba-oğul olan davalılar arasındaki dava konusu taşınmaz satışa ilişkin tasarrufun İİK 278 ve 280. maddeler gereğince iptale tabi olduğu- Dava konusu tasarrufun iptali ile takip dosyalarındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına,davacının alacağını aldıktan sonra satış bedeli kalır ise davalı M.A.'a verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı tarafından bedeli kısmen ödenen taşınmazların oğlu adına tescil edilmesinin borçlunun oğlu yararına yaptığı bağış niteliğinde olduğu ve İİK. mad. 278/3-1 gereğince iptale tabi olduğu- Borçlunun çeşitli nedenlerle (alacaklılarından mal kaçırma amacı gibi) kendi ismini gizleyerek, hukuki işlemi bir başkasına, kendi hesabına yaptırması halinde (nam-ı müstear)yapılan tasarruf işleminin iptal davasına konu olacağı yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile kabul edildiği- Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında (TBK. mad. 19), kural olarak üçüncü kişilerin, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebileceği, danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesinin, bir haksız eylem olduğu, zarar gören üçüncü kişinin, satıcı ile birlikte hangi durumda olursa olsun malı elinde bulundurana karşı eldeki gibi bir dava açabileceği, ancak, üçüncü kişilerin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için istekte bulunanın, danışıklı işlemde bulunanlardan alacağının bulunması ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olmasının gerektiği- Davacı ve eşinin muvazaa nedeni ile iptalini istediği tasarruf işleminin tarafları olduğu, her iki taşınmazın da aynı tarihte ve aynı yevmiye numarası ile davacı ve eşi tarafından davalıya temlik edildiği, iddianın ileri sürülüş biçimine göre davada, davacının kendi muvazaasına dayandığının açık olduğu,ve böyle bir iddianın belge ile ispatı zorunlu olduğu, ayrıca bu belgenin, en geç akit tarihinde düzenlenmiş olmasının da gerekli olduğu-
İİK. mad. 277 vd.nda düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının muvazaa iddiasını (TBK. mad. 19) kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek ve İİK.'nun 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı ve davalı borçlu arasında katkı payı ve kira geliri alacağı davasının henüz derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu davanın sonucu beklenerek, davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, satış işlemlerinin danışıklı olup olmadığının araştırılması, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları tespit edildiği takdirde, hükmedilen tazminatın tahsili için, İİK. mad. 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak tapu kaydının iptaline gerek olmadan davacının alacağını alabilmesi için dava konusu taşınmazın haczi ve satışı konusunda davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
