TBK 19 gereğince açılan tasarrufun iptali davasında, alacağın, tasarrufun yapıldığı tarihten önce var olup olmadığı, bir başka anlatımla davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususunun, her iki tarafın ticari defter, kayıt ve konuya ilişkin sunulacak tüm belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının ihtiyati haciz isteminin İİK.nun 281 ve 283. maddeleri kapsamında değerlendirilerek, davacının ileride telafisi imkansız zararlarının oluşabileceği nazara alınarak, ihtiyati haciz isteminin davacının dava konusu takip dosyalarındaki alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak kabul edilmesi yerine dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli esas alınarak bu miktar üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesinin isabetli olmadığı-
İİK. mad. 283/2 gereğince nakten tazminat olarak açılmamış olması nedeniyle, tasarrufa konu olmayan davalı şirkete ait menkul, gayrımenkul, banka hesapları ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması yönündeki davacı vekilinin tedbir talebinin reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-  Serbest Bölgelerdeki üst yapı hakkının devrine ilişkin tasarrufların İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davasına konu olabileceğive bu nedenle davalı 3.kişi vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-
Terditli olarak açılan, İİK.mad. 277 vd.na göre "tasarrufun iptali", olmadığı takdirde TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davanın, tasarruf konu mal konusu taşınmaz olsa bile, davalı borçlu veya davalı üçüncü kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği- Basit yargılama usulüne tabi olan tasarrufun iptali davasında yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulüne karar verilmesi halinde, alacaklının icra dosyasındaki alacak ve ferilerine şamil olmak üzere tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-  Husumetin, davanın dinlenebilme koşullarında olup mahkemece re’sen nazara alınması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında karar ilam harcının, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanacağı- Harç kamu düzenine ilişkin olduğundan temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın res'en inceleneceği- Tasarruf değerine göre karar ilam harcı alınması gerekirken tasarruf değerinden de daha düşük olan dava dilekçesindeki değer üzerinden eksik harç alınmasının hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedeli arasında fahiş fark bulunmamakla birlikte, dava konusu taşınmazın "fabrika işyeri" olduğu ve iptal davasını açan alacaklıya yapılan satışın İİK. mad. 280'deki usül ile bildirildiği veya ilan edildiği de davalı tarafından ispat edilmediğinden, yapılan tasarrufun İİK. mad. 280 gereğince iptaline karar verilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin borcundan dolayı taşınmazdaki ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yaptığı anlaşıldığından, mahkemece bu takip dosyası incelenerek, İİK. mad. 283. maddesi gereğince davanın bedele dönüşüp dönüşmediğinin de değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz üzerinde üçüncü kişi davalı lehine ipotek koymuş olan bankanın kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması nedeniyle, mahkemece kabulüne karar verilen davaya konusu taşınmaz üzerinde cebri icra yoluyla taşınmazın haciz ve satışını isteme tanınan yetkinin "davalı banka lehine konulan ipotek hakkından önce geleceğine" karar verilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davalarının İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılacağı, kural bu olmakla birlikte yine anılan hükme göre davada kötü niyet sahibi üçüncü ("dördüncü" olması lazım) kişilerin de davalı olarak gösterilebileceği, üçüncü ("dördüncü" olması lazım) kişiler hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için ise kötü niyetli olduklarının kanıtlanması gerekeceği-
Davalı 4. kişinin borçlunun oğlu olması nedeniyle dava konusu satışın İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi bulunduğu- Borçlu ile davalı arasında akrabalık, komşuluk, sosyal ve ticari ilişki bulunmayan, davalı 4.kişilerin, dava konusu evin davalı 4.kişiler tarafından camdaki ilan üzerine aynı apartmanda oturan tanıkın aracılığıyla alındığı, davacı ile borçlu arasındaki ihtilafları bildiğinin iddia ve ispatlanmadığı, davalı 4.kişilerin dava konusu taşınmazı fiilen teslim almak için idari ve adli yollara (tespit, Kaymakamlık men kararı, fuzuli işgal nedeniyle meni müdahale davası...gibi) başvurması, dava konusu taşınmazı mahkeme kararı gereğince icra yoluyla teslim almaları, aldıktan sonra eve değer arttırıcı imalatlar yapmaları gibi maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde davalı 4.kişilerin kötüniyetli olduklarının kabulünün mümkün olmadığı, aksinin de yani kötüniyetli olduklarının da davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle adı geçen davalılar yönünden davanın reddi gerektiği, bu durumda, davalı 3.kişi hakkındaki davanın İİK. mad. 283/2 gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davalı 3. kişinin davacının kat’i aciz belgesindeki alacağı ile sınırlı olarak tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Şahıs, dava konusu tasarrufun tarafı olmadığından aciz belgesinin eldeki dava yönünden sonuca etkili olmadığı- Haciz tutanağından borçlunun tebligat adresinden taşınmış olması nedeniyle haciz yapılamadığı, diğer haciz tutanağından ise borçluya ait haczi kabil mal olmadığının belirlendiği anlaşıldığından iki haciz tutanağının İİK. mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu- Davalının dava konusu taşınmazı dava dışı 5.kişiye sattıklarını beyan etmesine rağmen taşınmazın davalı 4.kişi adına kayıtlı olduğu anlaşıldığından taşınmazın borçludan sonraki tüm maliklerini gösterir tedavül kayıtları ile 4. kişiden sonra satış var ise satış sözleşmesi de istenerek İİK. mad. 282 ve 283/2 gereğince davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak 4. kişiden sonraki malikleri davaya dahil edip etmeyeceğinin sorulması gerektiği-