Satışların muvazaalı olduğu iddiası ile iptali ve davalı eş adına tescili, bunun yanında davalı eşe dönecek tapu kaydının eşler arasındaki mal rejimi gereğince tasfiye edilerek yarı paya ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili mümkün olmadığı takdirde alacak isteğinde bulunulduğu,  3. kişilere geçen taşınmazlara ait tapu kaydının iptali ile eski malikine yani davalı eşe dönüşünün sağlanması ile ilgili davayı açmakta davacının hukuki yararının bulunduğu; anılan taşınmazların tapu kaydının iptali ile eski malike dönüşü sağlandığında, açılan edinilmiş mallara katılma alacağının tahsili sağlanmış olacağı, davacının istekleri arasında yer alan taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi gereği yarı paya ait tapu kaydının iptali ve tescili; mümkün olmadığı takdirde alacak (katılma alacağı) isteği bakımından bu davaların çözüm yeri aile mahkemeleri olduğu, davacının diğer isteğinin ise, TBK’nun 19.maddesine dayalı şahsi hakka ilişkin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve davalı eş adına tescili olup bu istek bakımından uyuşmazlığın çözüm yeri HMK’nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca belirlenecek genel mahkemeler olduğu; her iki davanın birlikte Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek karara bağlanmasının hatalı olduğu-
Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince dava dışı müteahhide isabet eden taşınmazın, düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince davalı borçluya, onun rızası ve bilgisi dahilinde daha sonra aynı taşınmazın müteahhit tarafından tapuda arsa sahibine, onun tarafından da borçlunun abisi davalıya satılmış olması, bu tasarrufun, borçlu tarafından mahkeme huzurunda kabul ve ikrar edilen borçtan sonra yapılmış olmasına, satış bedelinin dava dışı müteahhitte ödenmiş olması karşısında davanın kabulünün isabetli olduğu-  Davalı borçlu muris tarafından mahkeme huzurunda kabul ve ikrar edilen davacının alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz hissesi üzerinde davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekirken dava konusu taşınmaz hissesinin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davalının veraset belgesi esas alınarak mirasçıları adına el birliği mülkiyet halinde tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-
İİK. mad. 282 gereğince dava konusu işyerini borçlu ile birlikte kullanmaya başlayan şirket ve ile aynı işyerinde işe başlayan adi ortaklığının davaya dahil edilmesi için davacıya süre verilmesi, davaya dahil edilecek şirket ile adi ortaklık adına duruşma gün ve saatini belirtir davetiye çıkarılması, mevcut işyeri devirlerinin İİK’nun 280/son madde gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre (adi ortaklığın 4.kişi olması nedeniyle davaya dahil edilmemesi halinde, borçlu ile arasındaki zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle davaya dahil edilmesi zorunlu olan şirket yönünden İİK’nun 283/2 maddesi de gözönünde bulundurularak) karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın, borçlunun bir başka alacaklısı tarafından yapılan takip sırasındaki ihale sonucunda satılması ve ihale bedelinin takip konusu alacağı karşılamaması halinde, konusu kalmayan tasarrufun iptali davası hakkında karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmeden ön inceleme aşamasında evrak üzerinden aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı-
Mahkemece, üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında, davanın reddine karar verildiğinden, davalı-karşı davacı alacaklı vekili tarafından açılan tasarrufun iptali davasında, başlangıçta mevcut olan hukuki yararın ortadan kalktığı, açıklanan nedenlerle, tasarrufun iptali davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- Asıl dava olan istihkak davasında vekalet ücretinin, karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği-
Tasarrufun iptali istemli davada, davacı tarafından davalı koca aleyhine açılan katkı payı alacağına ilişkin davanın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği- Katkı payı alacağına hükmedilmesi halinde o alacak ve fer’ilerin de eklenerek davacının tüm (boşanma sonucu nafaka, tazminat, katkı payı ...v.s alacak ve fer’ileri) alacak ve ferileriyle sınırlı olma koşulu ile dava konusu tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ile davalı şirket arasındaki söz konusu tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK’nun 278/3-2, ayrıca davalı borçlunun ortağı ve temsilcisi olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3.kişi şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. ve 5. kişiler, muhtelif şirketlerde ortak ve yönetici olarak bulunmalarına rağmen adı geçen kişiler ile ortağı oldukları şirketlerin davalı borçlu ve onun ortağı olduğu şirket ile ticari ilişkisi içinde bulunduğu, aralarında organik ve fiili bağ olduğu davacı tarafından ispatlanamadığından dolayısıyla davalı 4.ve 5 kişinin kötüniyetli oldukları davacı tarafından ispatlanamadığından 4 ve 5 kişi durumundaki davalılar hakkındaki davanın reddine; bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın İİK’nun 283/2 madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak davalı 3.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli olan 3.800.000,00 TL tazminatla sorumlu tutulmasına (aynı taşınmaza ilişkin olarak başka alacaklılar tarafından açılan ve tazminat olarak hükmedilerek kesinleşen dosyalar var ise o dosyalarla da tekerrür oluşturmayacak şekilde) karar verilmesi gerekeceği-
Danışıklı işlem ile diğer kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacaklarının bulunması ve danışıklı işlemin o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerektiği- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davalarda, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak dava konusu taşınmazın davalıya satışına ilişkin tasarrufun iptali ile davacıya bu taşınmaza haciz ve satış isteme yetkisinin tanınmasına karar verilmesi gerektiği- Davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan tazminat davasının sonucu beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde, mevcut delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede hata yapılarak "kesinleşmiş bir takibin bulunmadığı, aciz belgesinin sunulmadığı" gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı ve davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek "5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı" gerekçesiyle "davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine" karar verilmişse de, mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından, taraf delilleri toplanarak delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-