TBK’nun 19. maddesi gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp çözümlenmesinin gerektiği-
Tasarrufun iptali davasındaki yargılama sırasında dava konusu taşınmazlar davalı tarafından dava dışı şahsa devredildiğinden İİK. mad. 283/2 gereğince davacı alacaklının davaya 3. kişi aleyhine devam edip etmeyeceğinin sorulması gerektiği, tazminat olarak tahsilini talep etmesi halinde davalıdan tazminine karar verilmesi gerektiği-
Aynı gün yapılan satışlarda satın alan kişiler arasındaki bağlantı ve sonraki satışlardaki temsilciler arasındaki irtibat gözetildiğinde, üçüncü kişinin İİK'nun 280. madde kapsamında borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulünün gerektireceği, bu durumda mahkemece, davacının davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın üçüncü kişinin borcu nedeni ile icrada satıldığı ve davanın bedele dönüştürüldüğü olguları dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz borçlu tarafından 19 yaşındaki kızı davalıya onun tarafından da dahili davalıya satıldığından, tasarrufun İİK’nun 278/3-1, 2 ve 280/1 maddeler gereğince iptale tabi olduğu- Gaziantep’te oturan ve orada ticaretle uğraşan davalının 80.000 TL civarında rayiç değer sahip Giresun Keşap’da bulunan taşınmazı 19 yaşındaki davalıdan alması, anılan taşınmazın boş olarak tutulması hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından, tasarrufun İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanmadığı takdirde davalı 3. kişi yönünden davanın İİK’nun 283/2 madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davalının taşınmazı elden çıkardığı tarihteki değeri nispetinde davacının kat’i aciz belgesindeki alacak miktarı ile sınırlı olarak nakten tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Dava 6183 Sayılı AATUHK’nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu tür davalarda amaç, borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastı ile mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmek amacıyla dava açarak alacağını elde etmesi olduğu- Davacı vekili, dava dışı Kooperatifinin yönetim kurulu üyesi davalı borçlunun amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla aracını kızına, kızının da dördüncü kişiye, dördüncü kişinin de beşinci kişiye sattığını belirterek davalılar arasındaki satış işlemlerinin iptalini istemiş olup, davalı borçlunun 2008 yılından 2012 yılı tasarruf tarihine kadar dava dışı kooperetifin yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcılığını yaptığı, adına çıkarılan ödeme emirlerin tebliğ edildiği, tebliğ edilen ödeme emirlerindeki borcun 2008 yılı 1 aydan 2012 yılı 12 ayına kadar olan döneme ilişkin olduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği anlaşıldığından davalının 29.4.2008 - 4.1.2012 tarihleri arasındaki sorumlu olduğu amme alacağı ve fer’ilerinden sorumlu olduğu borç miktarının belirlenerek, dava konusu tasarrufların 6183 s. K. gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalının ödediği bedelle ilgili dava dışı kişiye rücu hakkı olduğundan İİK’nun 282 maddesinin kıyasen uygulanarak borçlunun davaya dahil edilmesi dava dilekçesi ile duruşma gününü belirtir davetiye tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, bildireceği delillerin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan kurulan hükmün isabetli olmadığı- Eldeki dava nafaka ve tazminat alacağının tahsiline yönelik olarak açıldığından ve davacı lehine kesinleşen ilamı gereğince nafaka ve tazminata hükmedildiğinden, davacının anılan nafaka ve tazminat alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Karar ilam harcı ile vekalet ücretinin dava düşük olan alacak miktarı üzerinden hesaplanıp alınması gerekirken daha yüksek olan tasarruf değeri üzerinden hesaplama yapılması ve tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı-
İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu şirket hisse devrinin görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisinin olmadığı, kaldı ki davada incelenmesi gereken hususun davalı borçlunun yaptığı tasarruflarının iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla İİK 277 vd maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediği olduğu, açıklanan şekli ile görevin, İİK 281. maddesine göre genel mahkemelere ait olduğu-
Mahkemece yapılması gereken işin, temyize konu taşınmaz bakımından mal rejiminin tasfiyesine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde katılma alacağı davası yönünden ilgili davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi daha sonra da tefrik edilen dosyada ayrı bir görevli Aile Mahkemesi var ise o mahkemeye yok ise aile mahkemesi sıfatı ile davaya bakılarak dava konusu taşınmaz yönünden katkı payı alacağının var olup olmadığı araştırılıp, varlığı tesbit edilmesi halinde hükmedilen katkı payı alacağı, gözönüne alınarak eldeki dava yönünden, dava konusu taşınmazla ilgili 09.05.2008 tarihli tasarrufun TBK’nun 19 maddesi gereğince iptale tabi olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK’nun 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinden ibaret olduğu, aksi durumda yani davacının katkı payının olmadığının saptanması halinde ise her iki dava yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Boşanma davası sonucu hükmedilen tazminat alacağına ilişkin alacağın doğumundan sonra, davalı ile oğlu arasında yapılan tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Takip konusu alacak miktarı iptali istenen tasarrufların değerinden daha düşük olan üzerinden vekalet ücretinin takdiri gerekeceği-
Mal varlığını artırılmasını önleyen ve kadastro sonucunda borçlunun kendi iradesi ile tespit ve tescilleri sağlayan işlem de bir tasarruf işlemi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptaline konu olabileceği- Davalı borçlunun çocuklarının, babalarının durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduklarından, tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz ve taşınmaz hisseleri yönünden, davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-