Tasarrufun iptali davasında; davalı şirketlerin kurucuları, iştigal konuları ve faaliyet adresleri itibariyle aralarında organik bağ olduğu, ....Şti.'nin davacıya borcu olduğunu diğer davalı ..Şti.'nin bildiği veya aralarındaki bağ nedeniyle bilmesi gerekeceği, davalılar arasında dava konusu taşınmazın satış işlemine ilişkin fatura düzenlenip bedelin davalı ... şirketinin ortağının cari hesabına borç kaydedilip ödendi kaydının davalıların ticari defterinde yazılı olduğu, buna karşılık davalılar arasında para alışverişine dair herhangi bir kayda rastlanmadığı, taşınmaz satışının nakit para veya kredi ile yapılması mutad olup cari hesaba borç olarak kaydı şeklinde bedelin ödenmesinin mutad dışı bir durum olduğu hususları birarada değerlendirildiğinde, davalılar arasında yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu- Çek yönünden, borcun doğum tarihinin keşide tarihinden önce olduğunun davacı tarafça ispatlanamamış olmasına halinde,  borcun çekin keşide tarihli itibariyle doğmuş olduğunun kabul edileceği, iptali istenen tasarrufun ise borcun doğum tarihinden önce yapılmış olması nedeniyle bu alacak yönünden muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği- Diğer bono yönünden ise; davanın kısmen kabulü ile; taşınmaz satış işleminin icra dosyasındaki takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline ve davacıya cebri icra yetkisi tanınmasına karar verileceği-
Tasarrufun iptali davasında, dava konusu taşınmazlardan bir kısmında davalının mevcut olan 3/4 hissesini diğer davalıya devrettiğinden bu taşınmazlarda devredilen hisseler yönünden tasarrufun iptali kararı ve davanın kabulü durumunda davacı alacaklıya takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davaya konu taşınmazlar üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunan üçüncü kişi ve bunlar tarafın da devir halinde diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olmaları gerektiği- Davanın bedele dönüşmesi halinde, bu bedelden sadece tasarruf konusu taşınır veya taşınmaz malı elinden çıkaran üçüncü kişinin sorumlu olması gerekirken davalı borçlunun da bu bedelden sorumlu tutulması şeklinde zaten aciz hali sabit olan borçluya böyle bir yükümlülük yüklenmesi ve çifte tahsil gibi bir sonuca yol açacak şekilde hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalılar arasındaki ticari minibüs satışının işyerinin devri mahiyetinde olduğu ve tarafların birbirlerini tanıdıkları ve borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu anlaşıldığından İİK 280.madde gereğince davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği-  Dava konusu araç dava dışı bir başka kişiye satıldığından, davacının tercihine göre bedele dönüşme halinde davalı üçüncü kişinin aracı elinden çıkardığı tarihteki değeri tespit edilerek davacının alacak ve ferileri sınırlı olarak tazminatla sorumlu tutulmasına, ikici satışın da iptali istemesi halinde ise dördüncü kişinin de davaya dahili sağlanarak ve kötüniyetli olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- 
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekeceği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği, dava dayanağı ........... İcra Müdürlüğü'nün .......... sayılı dosyasından takip yapıldığı ve takibin kesinleştiği ancak borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi sonradan kesin aciz belgesi de sunulmadığından, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarruflarının, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği, ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların, sınırlı olarak sayılmış olmadığı- Tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı, bu kişilerin zorunlu dava arkadaşı olduğu, bu durumda, dava konusu 10 parselle ilgili olarak üçüncü kişinin davaya dahili sağlanarak, İİK'nun 277 ve devamı maddelerindeki koşullarını somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, davacının iddiasının sabit olması halinde İİK'nun 283/1 maddesi gereğince takip konusu alacak ve fer'ileri sırınlı olarak davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Taşınmazın mal kaçırma kasdı ile davalı 3. kişiye satıldığı ileri sürülerek, 6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, değer farkı bulunmadığı belirlenmiş ise de, borçlu ve davalı 3. kişinin şirket olmaları karşısında her iki şirket arasında organik bağ olup olmadığı ticari sicil kayıtları getirtilip bu konuda araştırma yapılmadan ve devredilenin fabrika binası ve eklentilerin ticari işletmeyi devralan 3. kişi yönünden iptal sebebi olup olmadığı değerlendirilmeden 3. kişi hakkındaki davanın reddedilmesinin hatalı olduğu- Davalı 3. kişi taşınmazı satın aldığında, dava dışı bankanın ipoteği mevcut olup, fabrika ipotek nedeni ile satılmış ve ipotek alacaklısının alacağına karşılık hepsini aldığı anlaşıldığından, ancak artık para kalmışsa üçüncü kişi hakkında tazminata karar verilebileceği- Bu tip davalarda borçlu hakkında borcundan dolayı takip olduğundan, borçlunun tazminata mahkum edilmesinin düşünülemeyeceği, ancak şartları varsa davalı 3. kişinin tazminata mahkum edileceği kabul edilmekteyse de, davalı borçlunun temyizi olmadığından bu yönde bozma yapılmamış olduğu-
TBK 19'a dayalı muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali davası- Taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin muvazaalı şekilde feshedildiği iddia edildiğinden, sözleşmenin tarafı olan ve taşınmazları devreden arsa sahibinin de davada davalı sıfatıyla yer alması gerektiği- Davalı şirketin tasfiye halinde olsa bile taraf ve dava ehliyeti mevcut olduğundan tasfiye memurunun davaya dahil edilmesinin zorunlu olduğu-   Alacak bölünebilmesine rağmen tasarrufun iptali bütüne yönelik olduğundan, TBK 19 uyarıca kısmi dava olarak açılamayacağı- Davacının davalı şirketten bir alacağının bulunup bulunmaması hususu usule ilişkin değil, davanın esasına ilişkin olduğu-
Takip konusu borç ile ilgili olarak açılan itirazın iptali davasının sonucu araştırılarak takibin kesinleştiğinin tesbiti halinde, dava konusu taşınmazların satışı işyeri niteliğinde olduğu ve İİK. mad. 280'de belirtilen devir koşullarının gerçekleştiği iddia ve ispat edilmediğinden davalı borçlu ile üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptali ile dördüncü kişinin kötü niyeti ispatlanmadığından, üçüncü kişinin taşınmazları elinden çıkardığı tarihteki değeri üzerinden takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tazminattan sorumlu tutulmasına, aksi halde itirazın iptali davasının bekletici mesele yapılarak reddi halinde davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği (İİK.md.283/1) -İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olduğu; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı-