Şirketin dava açmadan önce borca batık durumda olduğu, geçici mühlet süresi içinde borca batıklığının arttığı, yurt dışındaki inşaat maliyetlerinin şirketin ticari defterlerinde yer almadığı, şirketin yurt dışı işlerden sağlamayı planladığı gelirle ilgili hiçbir belge sunmadığı, her ne kadar ön projesinde gayrimenkullerin satışı planlanarak tenzilat ve indirimli konkordato talep edilmiş ise de, bu taşınmazların şirket adına kayıtlı olmadıkları ve şirkete ait Türkiye sınırları içinde herhangi bir taşınmaz bulunmadığı, konkordato projesinde öngörülen ve alacaklılarla 1,5 yıl ödemesiz, sonraki 4 yıl vade konusunda anlaşma sağlanarak konkordatonun tasdikinden itibaren aylık taksitlerle faizsiz, garameten ödeme yapılması konusundaki proje ve teklifin alacaklılar tarafından kabulünün mümkün görülmediği gerekçesiyle davacının konkordato talebinin reddi ile iflasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan İİK 285 ile 308.) davası-
Borçlu şirketin tedbir tarihinden sonraki iki aylık faaliyet döneminde kaynak niteliğinde kârlılık üretmekten uzak olduğu, borçlu şirketin projesinin gerçekleşme ihtimâlinin alacaklarını tahsil etmesine bağlı olduğu, alacakların kısa vadede tahsil edilme imkânının bulunmadığı, hatta firmanın alacak miktarının arttığı, alacakların önemli bir kısmının borçlu firmanın ticari faaliyetlerinin dışındaki eylem ve işlemlerden kaynaklandığı, borçlu şirketin sermaye artırımına ilişkin taahhüdünü yerine getirmediği, borçlu şirketin ortaktan olan alacağının ortak tarafından henüz ödenmediği anlaşıldığından ve sunulan mali tablolar ve geçici komiser raporları birlikte somut olarak değerlendirildiğinde, borçlunun konkordato davasının reddine ve geçici mühletin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 293/2 uyarınca, konkordato mühlet talebinin reddiyle birlikte iflas kararı verilmediği sürece, sadece istinaf kanun yolunun açık olduğu- İİK. mad. 293/3 uyarınca, iflas kararı verildiği takdirde; İİK’nın 164. maddesi gereğince, hem istinaf hem de temyiz kanun yolunun açık olduğu- Sadece mühlet talebinin reddine karar verilmesine halinde, iflasa karar verilmediğinden bu karara karşı bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğu-
Geçici mühlet kararı verildikten sonra alınan komiser heyeti raporu içeriğine göre, "davacıların sunulan ön projelerinin uygulanması imkanının bulunduğu" tespit edildiği halde, mahkemece "projenin uygulanabilirlik kabiliyetinin bulunmadığı" yönünde kanaat getirilerek, bu kanaate varırken kanaatinin temelini oluşturan gerekçelere ilişkin aynı komiser heyetinden ek rapor alınmadan ya da yeni bir komiser heyeti oluşturulup anılan hususlarda tereddüte yer vermeyecek şekilde konusunda uzman komiser heyetinden yeni bir rapor alınmadan eksik incelemeye dayalı olarak ihtilafın çözümlenmesinin mümkün bulunmadığı-
Grup şirketlerin birlikte konkordato talep edebilecekleri ve davacı şirketlerin grup şirketi olduğu iddiası karşısında davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu anlaşılarak davaların birleştirilerek bir arada görülmesi gerektiği- Mahkemece her bir davacı için ayrı ayrı başvuru ve karar harcı alınması, dava açılışı sırasında yatırılan başvuru ve karar harcının hangi davacı bakımından yatırıldığı davacı vekilinden sorularak diğer davacılar bakımından yatırılmayan başvuru ve karar harcı bakımından kesin süre verilmesi gerektiği- Davacı şirketin e-defter beratı tutmakla yükümlü olup olmadığının da araştırılması gerektiği-
Keşideci şirketin konkordato talebi kabul edilmiş ve suça konu ileri tarihli çekin, konkordato başvurusunda gösterildiği ve ödeme planına alınmış olduğu hallerde, çek bedelinin hesapta bulundurulması zorunluluğu bir mahkeme kararına istinaden ortadan kalkacağı için bir "hukuka uygunluk" nedeninin varlığının kabul edilebileceği, ancak, karşılıksız kalan çekin konkordato kapsamında olmadığı hallerde (örneğin; konkordato ilanından sonra keşide edilmiş veya ibrazı konkordato mühleti içinde yapılmış ve konkordato başvurusunda gösterilmeyen ve ödemesi planlanmayan çekin söz konusu olduğu bir durumda) karşılıksız kalan çekle ilgili ceza sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği- (Yargıtayın da, "konkordato mühleti içinde çek düzenlemeye engel bir halin bulunmadığını ve bu süreçte çek düzenleyenin karşılığını bulundurma sorumluluğu altında olduğunu ve bu nedenle ceza sorumluluğunun bulunduğunu" kabul ettiği)- Keşide ve ibraz tarihi konkordato mühleti içine tekabül eden çeklerin ileri tarihli keşide edildiği, konkordato anlaşması ödeme planına alındığı ispatlanamadığından, sanıkların 5941 s. K. mad. madde 5/1 uyarınca ceza sorumluluklarının bulunduğu-
Kişinin çekin keşide ve ibraz tarihlerinde ceza infaz kurumunda bulunmuş olmasının tek başına çekin karşılığını bankada hazır bulundurma yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir sebep olarak değerlendirilemeyeceği- Konkordato kararının suç tarihinden sonra verildiği ve dava konusu çek ile ilgili "karşılıksızdır" işlemi yapılması nedeniyle suçun unsurlarının oluştuğu-
Davacı, borçların tamamen ödeneceği belirtilmekteyse de, "projede borçların ne kadar bir zamanda, hangi vadelerle vb. şekillerde ödeneceğine ilişkin bir teklif olmadığı, taşınmazın davacı tarafından piyasa koşullarında ve değerinde satılacağı ve borçların bu şekilde tasfiye edileceği öngörülmekle beraber, mühlet konusunda hiç bir açıklama olmadığı, proforma gelir tablosu hazırlanmasına gerek duyulmadığı belirtilmekte olup İİK. mad. 287 gereğince, ilk derece mahkemesi, konkordato talebi üzerine İİK.'nun 286. maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak sunulduğunun tespiti halinde geçici mühlet kararı vererek 297/2. maddesindeki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağından, davacı tarafından İİK.nun 286. maddesinde belirtilen ve dilekçe ekinde sunulması dava şartı olan belgeleri tamamlaması için HMK. m. 115/2'ye göre kesin süre verilerek ve konkordato ön projesinde bulunmayan mühlet ile ilgili olarak açıklama yaptırılarak, belgelerin de tamamlanması istenmesi ve kesin süre sonunda hâsıl olan sonuca göre karar verilmesi gerekirken, belgeleri tamamlaması ve projedeki eksikliğin (mühlet) açıklattırılıp giderilme imkanı tanınmadan (süre verilmeden) talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece atanan geçici komiser heyeti raporlarında özetle; "borçlu davacı şirketin 31/07/2018 ara bilanço tarihi itibariyle rayiç değerlere göre (-) 2.171.264,23.-TL borca batık olduğu, bu dönem itibariyle kârlılık oranının % 1 olduğu, yıllık net kârının 89.760,00.-TL olarak gerçekleşebileceği kabul edilse bile kârın tamamının borç ödemelerine ayrılması durumunda dahi borçların tasfiyesinin 56 yıl süreceği, öngörülen bu kâr miktarının beş kat fazla gerçekleşmesi durumunda dahi borçların tasfiyesinin 11 yıl süreceği, bu durumda bile bankaların rehni aşan alacaklarının bulunması durumunda borç tasfiyesinin 15 yıldan az olamayacağı, konkordatonun tasdiki halinde borçların 2 yıl içinde ödeneceğine dair hedeflerin gerçekçi olmadığı, şirketin borç miktarı ile net dönem kârları dikkate alındığında, yapısal iyileşme sağlayamayacağı" tespit edilmiş olup yapılan sermaye artışının, raporda da işaret edildiği üzere sembolik olmaktan öteye gidemediği, davacı tarafın, sermaye arttırımı ile ilgili olarak istinaf sebepleri yerinde olmadığı, ayrıca raporun yeterli olmadığı, yeterince araştırma yapılmadığı yönündeki davacının itirazları da yerinde görülmediği anlaşıldığından ve rapordaki eksikliklerin neler olduğu ve sonuca ne gibi bir etkisi olacağı yönünde somut açıklamalar bulunmadığından, konkordato komiserlerinin verdiği rapor ve bu raporu esas alan mahkemenin davacı şirketin kesin mühlet talebinin reddi ile iflasına ilişkin kararının isabetli olduğu-