Özel Daire kararında “…faize ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi isabetsiz olduğundan…” gerekçesi gösterildiğinden, faiz alacağının hiç istenemeyeceğine dair bir kesin hükümden söz edilemeyeceği, faizin istenebilir olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Dava tarihi ile ıslah tarihi arasında geçen sürede işleyen faiz alacağının konusunu oluşturduğu davada, davacının ilk davanın dava tarihi ile ıslah tarihindeki alacağından açıkça vazgeçmediği ve asıl alacağın da tam ödenmek suretiyle sona ermediği bir dönemde eldeki davayı açtığı, bu durumda davacının anılan dönem faizine hak kazandığı ve bunun hüküm altına alınmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
"Ayıp iddiası yönünden, davalının itirazlarını de değerlendirecek biçimde ayrıntılı rapor alınıp, satılan malın ayıplı olduğunun tespiti halinde süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunulmadığı yönünden de araştırma ve inceleme yapılması" gerektiğine değinen bozma kararı gereğince "3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken" tek bilirkişiden rapor alındığı ve bu raporda bozma kararında açıklanan hususlarda yeterli inceleme ve izahata yer verilmemiş olduğu anlaşıldığından hükmün bozulması gerektiği-
Davacı, davalıdan satın aldığı tutkalları başkalarına sattığını ve bu ürünlerin ayıplı olması nedeniyle dava dışı 3. kişilerin kendisinden talep ettiği zararı ödediğini belirterek ödemiş olduğu tutarı, ayrıca elinde bulunan satılmamış tutkalların bedelini ve bir kısım tutkalı da ayıplı olduğu için yüksek iskonto ile satmasından kaynaklanan zararı istemiş olup bu iddialar ayıp iddiasına dayanmakta olduğu- Dosya içerisinde davacı tarafından davalıya TTK'nun 23/1-c maddesinde belirtilen ayıp ihbarında bulunulduğunu gösteren hiçbir delil olmadığı görüldüğünden, davacının davasının tümüyle reddi gerektiği-
Ayıbın basit bir muayene sonucu anlaşılabileceği anlaşılmakta olup, alıcı davalının 8 gün içinde malı incelemesi veya incelettirmek sonucu ayıp belirlenir ise satıcıya derhal ihbarda bulunması gerektiği- Davalının malları yurt dışına gönderdiği ve gönderim sırasında da muayene edimini yerine getirmediği-
Sipariş edilen malların niteliğinin açıkça belirtilmiş olması ve davacının davalıya bu mallar dışında başka mallar teslim etmesi (aliud teslim) ve davalının bu teslimi kabul etmiş olması halinde, sadece bu işlem nedeniyle uğranılan zararın isteyebileceği- Davacının bu oluşta hiçbir kusurunun olmadığını ispat etmedikçe davalının zararını tazminden sorumlu olduğu- Davacının sipariş ettiği sözleşmede fiyatı belirli ürünlerin yerine davacı tarafından teslim edilen ve davalı tarafından da teslim alınan iadesi yapılmayan ürünlerin rayiç fiyatı saptanıp eğer teslim edilen ürünlerin değeri sözleşme ile belirlenen ürün bedelinden daha az ise aradaki fark davalının zararı kabul edilip, davalının ilamsız takipteki itirazının bu zarar kadar haklı olduğunun benimsenmesi gerektiği- Dava konusu ürünlerin plastik gövdeli olmasının açık ayıp olduğu yönündeki değerlendirmesinin yerinde olmadığı-
Mahkemece bozmaya uyulmuş olmakla davacının sattığı kumaşların ayıplı olduğu ve davalının bu ayıbı süresi içinde usule uygun şekilde ihbar ettiği vakası yönünden davalı bakımından kazanılmış hak doğduğu- Mahkemece bu kazanılmış hak olgusu gözden kaçırılarak "davalının davacıya usulüne uygun ayıp ihbarında bulunmadığının" kabul edilmesinin hatalı olduğu- Davacının davalıya sattığı kumaşların ayıplı olduğu ve ihbarın süresinde yapıldığı hususu artık kesinleştiğinden davacının ayıplı kumaş bedelini davalıdan talep edemeyeceği- Davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağı olmayınca davalının da karşı davası olmayıp takas mahsup talebi olması karşısında artık davalının zararının hesaplanmasının bu dosyanın sonucuna etkisi kalmadığı-
Somut olay bakımından, icap (=öneri) niteliğinde sayılan proforma faturada yazılı mal bedelinin alıcı tarafça tümden ve peşinen ödenmesi ile sözleşmenin kurulmuş sayılacağı, bunun üzerine kısım kısım mal teslimi yapan satıcının proforma faturada gösterilen birim değerden fazla tutarlarla düzenlediği faturaların itiraz edilmeyerek ticari defterlere kaydı ile sözleşmenin bu yeni tutarlar üzerinden tadil edildiğinin kabulü ve alıcının bu miktarlardan sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varıldığı- Hal böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu- Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalı şirket vekilinin mahkemece hükmolunan icra inkar tazminatına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderileceği-
Araçta gizli ayıp ortaya çıkmakla birlikte, davacının bu durumu en geç tespit bilirkişi raporunu aldığı tarihini öğrenme tarihi olarak kabulü ile TTK. mad. 23 çerçevesinde satıcı davalıya ayıbın bildirilmediği anlaşıldığından, mahkemece süresi içerisinde usulünce yapılmış bir ihbar bulunmadığı gözetilmeksizin davanın kabulünün hatlı olduğu-
Ticari satışlarda  malın ayıplı olması teslim sırasında açıkça belli ise alıcının 2 gün içinde,,açıkça belli değil ise alıcının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde inceleme veya incelelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içerisinde satıcıya ihbar ile yükümlü olduğu-
Davalı, davacı tarafından düzenlenen faturalara ilişkin malları teslim almış, faturalarını defterine kayıt etmiş ve yapılan bilirkişi incelemesine göre, davacıya borçlu durumda olup, davalı tarafından, TTK. mad. 23/3 uyarınca, yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığı; davalının neden olarak süresinden sonra gönderdiğini iddia ettiği kargonun davacı tarafından teslim alınmadığı görüldüğünden, davalının ödeme savunmasını kanıtlaması gerekirken ispat külfetinin tayininde hata yapılarak itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-