Davacının inançlı işlem gereği davalı yeğenine temlik ettiği taşınmazın, daha sonra davalı yeğen tarafından (davalı yeğenin uzun süredir birlikte yaşadığı) diğer davalıya ikinci bir hukuki ilişki (inançlı işlem) gereği temlik edildiğinin iddia edilmesi halinde,  bu ikinci hukuki ilişkinin (inançlı işlemin) ilkinden ayrı şekilde değerlendirilmesi gerekeceği-  Bozma kararında diğer davalının iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi gereğine değinilmiş ise de, maddi yanılgıdan kaynaklanan bu durumun karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı- Dava konusu taşınmazın inançlı işlem gereği diğer davalıya devredildiği hususunun gerek davacı, davalı yeğen yönünden yazılı bir delille kanıtlanmamış olduğu ve bu durumda tapu iptali ve tescil istemli davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin bozma sonrası hizmet alım sözleşmesinin muvazaaya dayandığı yönündeki tespit nedeniyle taşeron işçisi olan davacının ilave tediye alacağına hak kazandığına ilişkin kabulünün eksik araştırmaya dayalı olduğu-  Her hizmet alım sözleşmesinin kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi gerektiği- Davacının yaptığı belirlenen işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir açıklık bulunmaması halinde; yapılan iş asli işlerden ise, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı, yardımcı iş ise davacının hizmet alım sözleşmesine uygun olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığının belirlenmesi, davacının, davalının kadrolu işçileri ile aynı işi yapıp yapmadığı, yaptırılan iş yönünden davacıya emir ve talimatların kim/kimler tarafından verildiği, araç gereçlerin nasıl temin edildiği, asıl işverenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü aşacak boyutta ve özellikle yüklenici firmanın işverenlik sıfatını ortadan kaldıracak, onu bordro ya da kayden işveren durumuna sokacak hususların olup olmadığı üzerinde durularak bu hususların açıklığa kavuşturulması ve özellikle de yüklenici şirketin, işyerinde davalı İdareden ayrı ve bağımsız olarak kendine özgü organizasyon yapısı oluşturup oluşturmadığı, hukuki, fiili ve ekonomik bağımsızlığının bulunup bulunmadığı, davalı idareden başka ticari faaliyetleri bulunup bulunmadığının yani salt davalı idareye hizmet vermek amacıyla kurulup bu doğrultuda hareket edip etmediğinin, aralarındaki ilişkinin işçi temini niteliğinde kabul edilip edilmeyeceğinin tespit edilmesi gerektiği-
Muvazaa nedenine dayalı davalar ile tasarrufun iptali davası arasında ki farkların neler olduğu-
Asıl-alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde; "biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığının, alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıklarının, alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin, yardımcı işlerinden olup olmadığının, alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığının, alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığının, alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığının, istihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığının, alt işverene verilen işte, asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığının, yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığının, yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması ve irdelenmesi gerektiği- Kural olarak hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği- Verilen iş yardımcı iş ise, alt işverenin faaliyet alanının bu olmasının yeterli olduğu- Teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme unsurunun asıl işin bir bölümünde aranması gerektiği-  Davacı davalı şirketten ayrıldıktan yaklaşık 9 ay sonra bu kez ihale ile diğer davalı şirket işçisi olarak işe girmiş olup burada ara verme nedeni ile çalıştırılmaya devam ettirilmesinden söz edilemeyeceği, zira davacının ara verip yeni bir iş sözleşmesi ile diğer davalı işçisi olarak çalıştırılmış olduğu- Yardımcı işin bir bölümünün asıl işveren işçileri ile devam ettirilmesinin tek başına muvazaa kriteri olmayacağı- Asıl işveren yardımcı işin bir bölümünü de alt işverene verebileceği- Yerel mahkemenin vardığı sonuç eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayandığından, işyerinde keşif yapılarak bilirkişi heyetinden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece nispi karar ve ilam harcına hükmedilmeyip maktu harç alınmasına karar verilmesi doğru değilse de bu hususun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği- Harç konusunun kamu düzeni ile ilgili olmasından dolayı temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın resen gözetileceği-
Muvazaa iddiasının kanıtlanmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı- Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının tüm tedavülleri ile birlikte (tapu kayıtları, resmi senetler, tapu kütük fotokopileri v.s.) merciinden temin edilmesi yine dava konusu şirketlerle ilgili kayıtların dosya arasına celbi sağlanarak miras bırakanlarından yapılan intikallerin tereddüte yer vermeyecek şekilde tesbit edilmesi, ayrıca tenkis isteminde bulunduğu gözetilerek bedeli muris tarafından ödenerek davalı adına kazandırmalar yapılıp yapılmadığı ve diğer mirasçıların saklı payların ihlal edilip edilmediği hususlarında açıklığa kavuşturulması gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-
Davacıların kendi temlik ettikleri taşınmaz yönünden tapu iptal tescil talebinde bulunamayacakları, ancak şartları oluştuğu takdirde murisin bu taşınmazla ilgili yaptığı işlemin bağış olması nedeni ile tenkise tabi olabileceği göz önüne alınarak söz konusu taşınmaz için tapu iptal ve tescile karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Muvazaa iddiasının yazılı delil ile ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Bir davada olayları belirtmenin ve açıklamanın taraflara, hukuki nitelendirmenin Hakim'e ait olduğu- Davanın niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu, İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davalarının borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılacağı, oysa muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçladığı- 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olmasının ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılmasının gerekeceği, davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu, muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı, çünkü İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarrufların özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olduğu, muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacının muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürdüğü, İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı-