Murise ait veraset ilamına göre davaya konu taşınmaz yönünden tüm mirasçılar adına payları oranında tescil hükmü kurulması gerekirken ölü kişi adına tescil kararı verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı- Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- TMK. mad. 6 uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlü olduğu- 6100 sayılı HMK. mad. 190/1 gereğince ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı ve bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı,satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu-Belirtilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması,iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması,çekişmeli taşınmaz payının satış tarihindeki gerçek değerinin tespiti için mahallinde keşif yapılarak uzman bilirkişiden rapor alınması ,miras bırakanın elinde bulunan malvarlığının miktarı ile temlik edilen payın tüm malvarlığı içindeki oranının belirlenmesi,murisin ve davalıların işlem tarihindeki sosyal ve ekonomik durumlarının yöntemince saptanması ,özellikle,tarafların kardeşi olan davalı tanığının dinlenilmesi, mirasbırakanın taşınmazlarını satmasını gerektirecek haklı ve geçerli bir nedeninin bulunup bulunmadığının , mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, toplanmış ve toplanacak tüm delillerin değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Birleştirilen davada davacının akitte tanık olarak yer almasının muvazaalı işlemi bildiği ve miras hakkından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği- Birleştirilen dava yönünden, olumlu - olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı- Hükmün gerekçe kısmında, muvazaa olgusu kabul edilerek davacının davayı açmasının TMK. mad. 2'ye uygun olmadığı ve hükümde davanın ispat edilemediği gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verildiği belirtilip, hükmün gerekçesi ile gerekçeli karar arasında çelişkisi yaratılmış olmasının doğru olmadığı-
Mirasbırakanın yapmış olduğu iki temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olduğu ve bu amaçla temlikin gerçekleştirildiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteklerine ilişkin davada kurulan hükümlerin infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olması gerektiği- İptal edilen ve davacılar adına tescil edilen pay ile davalı üzerinde kalan payın açıkça gösterilmesi gerektiği- Ecrimisil bakımından ölü kişi sorumlu tutulacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Davada birden fazla davalı olduğu ve davalıların ayrı ayrı vekille temsil edildiği gözetildiğinden infazda tereddüt yaratacak şekilde hangi davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiği belirtilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Çekişme konusu taşınmazın yargılama aşamasında tapulaştırma işlemi sonucu ada ve parselinin değişmesi hailnde infazda tereddüt yaratacak şekilde, doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak kapanan sicil kaydı üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğu- Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptal tescil davalarında dava değeri, davacıların payına isabet eden değer olup, bu değer üzerinden harca hükmedilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı davalarda dava değerinin, davayı açan mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet eden değer olup, bu değer üzerinden yargılama gideri ve harca hükmedilmesi gerektiği-
Mirasbırakan babası ...’in kayden maliki ve paydaşı olduğu 26, 193, 1104, 1107, 1382, 3178 parsel sayılı taşınmazlarını satış suretiyle davalılara devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, işlem tarihinde davalıların yaşlarının küçük olup taşınmaz satın alabilecek ekonomik güçlerinin bulunmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline-
Davalılardan.... nın davacı kooperatif müdürü olarak görev yaptığı tarihlerde hakkında nitelikli zimmet ve özel belgede sahtecilik suçlarından dolayı ceza davasının açıldığı, ceza dosyasındaki, kooperatife ait kayıt ve belgeler doğrultusunda bilirkişilerin raporlarına göre, davalının toplam değişik zamanlarda zimmetine para geçirdiği tespit edilerek verilen mahkumiyet kararının Yargıtay'ca onanarak kesinleşmesi nedeniyle ceza yargılamasındaki hesaplamalara ve bilirkişi raporlarına itibar edileceği- Birleşen davada TBK'nun 18. ve 19. maddelerinin uygulanma olanağının bulunmadığı gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yönün olmadığı, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre vekaletin hile ile alındığı iddiasının aynı zamanda vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasını da içereceğinde kuşku olmadığı, o halde, davada dayanılan hukuki sebeplerden birinin vekalet görevinin kötüye kullanılması olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesinin büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayandığı, vekilin borçlarının çoğunun bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğacağı, öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı-